Deprem olacak mı, olursa kaç şiddetinde olacak?

Dr.Öğr.Üyesi Serkan Engin

Dr.Öğr.Üyesi Serkan Engin

Tüm Yazıları

Aslında bu yazının içeriği “Ülke olarak ilk önceliğimiz ne olmalı?” başlığına daha uygun. Ancak böyle bir başlıkla yazı çıktığında yukarıdaki başlığa göre daha az dikkat çekeceği hepimizin malumu.

23 Nisan 2025 günü ülkemizin bir Deprem ülkesi olduğunu yeniden hatırladık ve yine konuyu daha önce olduğu gibi dar bir pencereden konuşup üzerinden daha bir hafta geçmiş olmasına rağmen unuttuk.

Son dönemde yaygınlaşan sokak röportajı için halkın arasına karışsak ve “Ülkemiz için ilk önceliğimiz ne olmalı?” sorusunu sorsak alacağımız cevaplar ne olurdu?

Sorulan zamanın gündemine göre değişkenlik gösterse de muhtemelen en çok verilen cevaplar; Eğitim, ekonomi, hukuk, sağlık, güvenlik, geçim zorluğu, trafik, kiralar… şeklinde uzayıp giderdi. Eğer yakın tarihte örneğin bir hafta önce deprem meydana gelmiş ise belki bu listeye “Deprem” maddesi de girebilirdi.

Aslında verilen cevapların her birisinin hayatımızı derinden etkilediği yadsınamaz bir gerçek ve hepsi çok çok önemli. Örneğin eğitimin iyi olması daha nitelikli, üretken, katma değeri yüksek teknoloji ürünleri ortaya çıkarabilen insan/toplum yaratmak için belki de en önemli unsur. Ekonominin iyi olmasının insanların alım gücünü dolayısı ile yaşam biçimini, konforunu doğrudan etkilemesi açısından önemini hepimiz biliyoruz. Aynı şekilde hukuk önce can sonra mal güvenliğimiz için ekmek, su gibi vazgeçilmez bir yaşam kaynağı. Listeye giren her konu eminim çok çok önemli ve üzerinde uzun uzun yazılması konuşulması gereken konular.

Her fikrin, eylemin hayata geçirilmesi için gerekenlerden bir tanesi, bu eylemin ekonomik yönünün çözülmesidir. Yukarıda bahsedilen eğitimin, sağlığın, hukukun layıkıyla yerine getirilebilmesi için ülke bütçesinden “yeterli” payın ayrılması gereklidir. Bu da ülke ekonomisi, bütçesinin büyüklüğü ile ilgili bir konu. Peki, ülke ekonomisini ve bütçesini etkileyen şeyler neler olabilir? Aile ekonomisi gibi düşünürsek, dengede giden bir aile ekonomisi nasıl beklenmeyen bir hastalık, kaza veya gider ile sarsılıp denge bozuluyor ise ülkeler için de durum böyle. Ülkemiz için de maalesef depremler aniden ortaya çıkan beklenmeyen gider kalemleri !!!

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerine gelene kadar resmi rakamlara göre 82.142 insanımızı yaşanan depremlerde kaybettik. Kahramanmaraş depremlerinde kaybettiğimiz 50.783 kişiyi eklediğimizde bu rakam 132.925 kişi yapmaktadır.

Dile kolay…

İstatistiksel veri olarak bakınca sayılardan ibaret gibi ama bunların hepsinin duygularını, hayallerini, ailesini düşününce sayıdan öte anlamlar ifade ettiğini hepimiz biliyoruz. Bu açıdan bakınca can kayıplarının mali hesabını yapmak olanaksız ve anlamsız.

Öte yandan depremlerde yaşanan bina, mal, üretim kaybı açısından baktığımızda oldukça büyük ekonomik sorun ile karşı karşıya kaldığımız görülmektedir. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından 06.10.2023 tarihinde yayınlanan 6 Şubat Depremleri 8. ay Değerlendirme Raporu’nda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarına dayanılarak depremin etkilediği bölgede 36.932 binanın deprem anında yıkıldığı, toplam 872.000 bağımsız bölümden oluşan 311.000 binanın ise aldıkları hasarlar nedeniyle kullanılamaz hale geldiği belirtilmektedir. Yıkılan binaların her birisinin dört daire içerdiği kabul edilirse, yıkılan veya kullanılmaz hale gelen bağımsız bölüm sayısının 1.019.728 adet olduğu görülmektedir.

İnsanların barınma ihtiyacının karşılanması için bu yapıların yeniden inşa edilmesi gereklidir. Yine aynı raporda 6 Şubat depremlerinde oluşan maddi zarar ilk hesaplamalara göre 103.6 milyar dolar olarak açıklanmıştır.

Kahramanmaraş depremleri çok geniş bir alanı etkilemiş olsa da bölgedeki nüfus yoğunluğu ve sanayi tesisi yoğunluğu, ilimizin de içinde bulunduğu Marmara Bölgesi’nin nüfus ve sanayi tesisi yoğunluğuna göre oldukça azdır.

Marmara Bölgesi’nde olacak olası bir depremin yaratacağı etki ve maddi kayıplar çok daha fazla olabileceği gibi devamında ihracat, vergi geliri düşüşü gibi etkilerle kayıp daha da artabilecektir. Dolayısı ile bu kayıpları karşılamak ülkemiz açısından ciddi zorluklar yaratabilecek ve yazının başında değindiğimiz eğitim, sağlık gibi hizmetlerin bütçeden alacağı payı olumsuz etkileyebilecektir.

Bu sebeple ülke olarak ilk önceliğimiz deprem gelmeden gerekli önlemleri almak olmalıdır. Bu önlemler de çok daha uzun bir yazının konusu ama burada kısaca değinmek gerekirse mevcut yapılarımızın kontrollerinin yapılması, dayanımı yetersiz görülenlerin güçlendirilmesi, güçlendirilemeyecek düzeyde olanların yenilenmesi, yeni inşa edilecek olanlarının ise mümkün ise depremi en az zararla atlatacak veya hiç zarar göremeyecek şekilde yeni teknolojilerin kullanılarak inşa edilmesidir.

Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi bu zor ama önemli olan bu amaçla yola çıkmak, yola çıkalım ki bulunduğumuz noktadan öteye gidebilelim ve aynı acıları tekrar tekrar yaşamayalım.

Madem yazının başlığını bu şekilde attık. Bu konuda da bir şeyler söylemek yararlı olabilir.

Her depremden sonra konunun yanlış yerden tartışıldığını düşünüyorum. Mesela deprem olacak mı, olacaksa kaç büyüklüğünde olacak, fay kaç parçalı kırılacak, telefon operatörleri neden tam lazım olduğunda iletişim kesiliyor etrafında tartışmalar sürüp gidiyor.

Şekilde Türkiye’de 1900-2023 yılları arasında meydana gelmiş depremler görünmektedir. Burada, sarı renkli daireler moment büyüklüğü 6.0-6.9, turuncu renkli daireler de 7.0-7.9 arasında olan depremleri göstermektedir.

Buradan gördüğümüz ülkemizde bu depremler oluyor ve olmaya devam edecek öncelikle bu gerçeği kabul edip ona göre bahsettiğimiz önlemleri almanın yollarını aramalıyız.

Deprem olacak mı, olursa kaç şiddetinde olacak? - Resim : 1

Mevcut teknolojimiz ve bilgi birikimimiz depremlerin tam olarak nerede ve ne büyüklükte olacağını bilmemize olanak tanımıyor. Bildiğimiz şey, bir yerde deprem olmuş ise benzer bir depremi o bölgede beklememiz gerektiği.

Kaldı ki birisi çıkıp şu tarihte şurada deprem olacak dese, biz o tarihte binalarımızdan çıksak canımızı kurtarırız ama devamında barınacak bir yerimiz olmadığında soğuk hava, temiz suya ulaşamama, hijyeni sağlayamama, salgın hastalıklar vb kaynaklı yine hayati tehlikeyle karşı karşıya kalabiliriz.

Hangi açıdan bakarsak bakalım yapabileceğimiz en makul ve ekonomik çözümün deprem olmadan gerekli önlemleri almak olduğu görünüyor.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Deprem Serkan Engin