Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Av. Enes Aliş

“Lütfen beni dolandırın” sistemi: Ponzi, Piramit Satış ve Saadet Zinciri

1. Piramit Satış, Ponzi Sistemi ve Saadet Zinciri

Son yıllarda artan ekonomik sıkıntılar dolayısıyla vatandaşın kolay para kazanma iştahının artması ile ülkemiz dolandırıcılar cennetine haline gelmiştir. Ahlak pusulası şaşmış pek çok fırsatçı da vatandaşlara pazarlaması en kolay şey olan ümit satarak bu cennetten pay kapma yarışına girmiştir. Son günlerde futbolcuların ve bazı ünlü isimlerin karıştığı dolandırıcılık olayı ile ponzi, piramit satış ve saadet zinciri gibi kavramlar tekrar sorgulanmaya başlamıştır. Türkiye’de bu tip dolandırıcılıklar 1998 yılında Titan Saadet Zinciri ile başlamış ve Flexkom (2011), Turcoin (2012), Kairos Planet (2014), Coinspace (2015), Çiftlik Bank (2016), Anadolu Farm (2017), Solucan Bank (2018), Deterjan Pazarı (2022) gibi daha pek çok girişim ile devam edegelmiştir.

Piramit satış, ponzi sistemi, saadet zinciri gibi çeşitli isimlerle anılan bu sistem temelinde yüksek kâr getiren bir iş varmış gibi gösterilerek kişileri sisteme dahil etmeyi amaçlayan ve ilk yatırım yapanlara ödemenin sisteme sonradan katılanların parasıyla yapıldığı bir dolandırıcılık yöntemidir. Sisteme dahil edilecek kimse kalmadığında gerçek bir ticari faaliyet de bulunmadığından son katılan büyük çoğunluğa ödeme yapılamaz ve sistem çöker.

Bu yöntem tarihte ilk olarak 1920 yılında İtalyan asıllı ABD’li Charles Ponzi tarafından uygulanmış ve arkasında binlerce mağdur bırakmıştır. Ponzi, kendisi ile birlikte on arkadaşının 150 $ katılım ücreti yatırmasını sağlayarak işe başlamıştır. Arkadaşlarına yatırımlarının %50’sinin 90 gün içinde kendilerine geri döneceğini vaat etmiştir. Ponzi, 9 ayda 9 milyon dolardan fazla kazanmış ancak piramide sonradan katılanlara bu rakamın yaklaşık on katı borçlanmış ve tutuklanmıştır.

O yıllardan bu yana kullanılan yöntem neredeyse hiç değişmedi ancak teknolojinin gelişmesi ile geniş kitlelere ulaşmak daha kolay hale gelmiştir. Son günlerde kamuoyunu meşgul eden “Fatih Terim Fonu” ile tekrar gündeme gelen dolandırıcılık olayı ile pek çok futbolcu ve ünlü isim de bu yöntemin kurbanı olmuştur.

2. Mevzuattaki Bazı Düzenlemeler

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 80’inci maddesinde piramit satış sistemlerinin tanımı yapılmış ve açıkça yasaklanmıştır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ise piramit satış sistemleri ile ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla iş birliği içinde gerekli önlemleri almaya yetkilidir. Yine Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 77’nci maddesinin 17’nci fıkrasının yaptığı yollama ile piramit satış işlemini başlatan, düzenleyen veya toplantı, elektronik posta veya diğer birçok kimsenin de katılımını sağlamaya elverişli yöntemlerle yayan veya böyle bir sistemin diğer bir şekilde yayılmasını ticari amaçlarla destekleyenler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanarak cezaya çarptırılabilecektir.

3. Bankanın Sorumluluğu Doğar Mı?

Tüm bunlardan ayrı olarak pek çok kişinin aklında ise bir bankanın şube müdürü olan Seçil Erzan’ın eylemlerinden çalıştığı bankanın sorumlu olup olmayacağıdır. Savcılığın yapacağı soruşturma ve sonrasında yapılacak olan yargılama ile maddi gerçeklik ortaya çıkmadan kesin bir kanıya varmak imkansızdır. Her ne kadar hukuk hakimi ceza hakiminin kusura ilişkin saptamaları ile bağlı değilse de ceza mahkemesinin maddi olaylara ilişkin tespitleri ile bağlıdır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 66’ncı maddesinde “Adam çalıştıranın sorumluluğu” başlığı altında işverenlerin yanında istihdam ettikleri kişilerin eylemlerinden dolayı üçüncü kişilerin uğradıkları zararlardan sorumlu olacaklarına yönelik bir kusursuz sorumluluk halini düzenlemiştir. Kusursuz sorumluluktan kasıt en yalın haliyle işverenin hiçbir kusuruna ihtiyaç olmaksızın yanından istihdam ettiği kişinin eylemlerinden sorumlu olmasıdır.

Kanunda düzenlenmiş olan bu sorumluluk türünün hukuki değerlendirmesine girmeksizin öncelikle gerçekleşen eylem ile zarar arasında bankacılık faaliyeti sırasında gerçekleştiğine ilişkin uygun nedensellik bağının kurulabilmesi gerekecektir. Bu bağ kurulamadığı takdirde bankanın sorumluluğundan bahsedilemeyecektir. Banka sadece çalışanlarının eylemlerinden değil ayrıca TBK m. 66/3 uyarınca organizasyonundaki eksiklik, yetersizlik gibi hususlardan doğan zararlardan da sorumlu olacaktır. Özellikle yüksek güven gerektiren banka çalışanlarının yeteri kadar denetlenmemesi bu sorumluluğu da gündeme getirebilecektir.

Kamuoyuna yansıyan bilgilerden henüz bankanın sorumluluğunu anlamak çok zor olduğundan fikir sahibi olmak için henüz çok erken gözükmektedir. Ancak ceza davasında ve sonrasında açılacak tazminat davalarında toplanan delillerle bankanın sorumluluğu daha iyi anlaşılabilecektir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20.10.2022 tarihli 2021/1481 E. 2022/7230 K. sayılı kararında bankanın yalnızca TBK m. 66 uyarınca değil aynı zamanda “Yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluk” başlıklı TBK’nın 116’ncı maddesi uyarınca da sorumlu olabileceğine işaret etmektedir. Anca her iki düzenleme arasında ciddi farklar bulunmaktadır. Dolandırılan futbolcular yönünden en önem arz eden fark aynı zamanda banka müşterisi olması hasebiyle banka ile yaptıkları sözleşmelerde TBK m. 116 sorumluluğu kaldırılmış olabilecektir. Ancak TBK m. 66 sorumluluğu sözleşme ile dahi önceden kaldırılamaz.

4. Uzun Lafın Kısası

Pek çok vatandaş dolandırılan kişiler toplumun görece varlıklı zümresi olan futbolcuların olması sebebi ile oh olsun çekmektedir. Ancak yakın zamanlarda çiftlik bank, thodex ve daha nice vurgunlar ile vatandaşların bin bir zahmet ile elde ettiği birikimler bir gecede buhar olup gitmişti. Hemen hemen tüm dolandırıcılık hikayelerinde ortak bir sonuç bulunmaktadır. Dolandırılan kişilerin büyük bir kısmı kaptırdığı paraları geri alamamaktadır. Hiçbir sermaye ortaya koymaksızın, ciddi bir üretim faaliyeti olmaksızın, yatırım yapmaksızın büyük paralar kazanma vaadinde bulunan tüm işletmeler ne kadar büyük reklam kampanyaları yaparsalar yapsınlar, hangi makamlarda yer alırsa alsınlar, hatta geçmişleri ne kadar temiz de olsa da gerçek niyetleri yalnızca cebinizdeki parayı almaktır. Bu umut tüccarlarının vaatlerine inanmak tatlı gelse de yakın tarihimizdeki örneklerden sonra bunlara kanmak “Lütfen beni dolandırır mısınız?” demekten ibaret olacaktır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER