Tanıdık bir kavram: Nihilizm
Nihilizm kavramı, popüler kültür içerisinde oldukça hırpalanmış bir kavram. Gerek fonetiğinin kişilerde yarattığı gizem duygusundan olsun gerekse “derin görünmek için suyun bulandırılmasından” dolayı konuya ilişkin hiçbir çalışması olmayıp, nihilizm kavramdan çokça etkilenen kişiler gördüm. Hatta koluna dövme yaptıranı da… Kavrama böyle yaklaşılmasında, Türkçede “hiççilik” olarak karşılanmasının da etkisinin olduğunu düşünüyorum. Psikolojik olarak hiçlik duygusunun, güvenilir bir kaynaktan doğrulanmasının, onay duygusunun dışavurumu belki. Aslında nihilizm kavramının psikolojik bir durum olduğu doğru fakat bu kavram aynı zamanda tarihsel süreç içerisindeki insanı anlamanın da önemli bir anahtarı.
NİHİLZİM NEDİR?
Nedir sorusu, sorulabilecek en zor sorudur. Bu sebeple Nietzsche bağlamında nihilizm kavramına göz atarken her zaman bir başka yorumun kapısını açık bırakıyorum. Öncelikle, nihilizmin en temel tanımı şudur: En büyük değerlerin, kendi öz-değerlerini düşürmesi ve “neden?” sorusuna cevap bulunamamasıdır (G.İ). Nietzsche’ye göre tanrının ölümüyle birlikte oluşan değerler boşluğu nedeniyle, artık insan nihilizme karşı savunmasız bir konumdadır. ‘Neden’ sorusuna cevap veren tanrının yitirilmesi, nihilizmin ortaya çıkışı anlamına gelmektedir. Buna göre nihilizm, değer, anlam ve isteklerin kökten reddedilişi ve “neden” sorusuna cevap verilememesidir. Yani nihilizm, değerlerini yitirmek suretiyle, öz-değerini yitiren insanın amaçsızlığı ve isteklerinin zemininin kayıp gitmesini ifade etmektedir.
"Neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi
Tüketen kim. Hani görmeden daha, sezmeden herşeyin bittiğini
Ama ne zaman saçları kurularken çok eski bir alışkanlıkla
Çökerken üstümüze bir sözün, bir gümüş kupanın o sebepsiz inceliği
Ansızın bir ürperişte: bitti mi herşey bitti mi
Yoo, hayır! öyleyse kimdir tüketen isteklerimi" Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka, Edip Cansever.
Nietzsche nihilizmin Avrupa’da kök salmasının nedeninin doğrudan Hristiyan ahlâkı olduğunu belirtir. Ona göre, Hristiyan ahlâkı nihilizmin ortaya çıkışını engelleyen bir panzehirdi (G.İ). “Hristiyan ahlâkı şimdiye kadar, olan bitenin akışı içinde insanın küçüklüğüne ve tesadüfi varlığına karşılık ona mutlak bir değer veriyor; tanrının avukatlığını yaparak acılara, kötülüklere karşı dünyaya mükemmellik yüklüyor; insanın mutlak değeri hakkında bir ilim ortaya koyuyor; ona uygun bilgi veriyor, insanlığından nefret etmesini yasaklıyor; bir koruyucu ve saklayıcı oluyordu (Uluğ Nutku).” Tarihsel süreç içerisinde çeşitli siyasi ve kültürel değişimlere bağlı olarak, Hristiyan inancı önemini yitirmiş ve bir yalan olduğu kabul edilmeye başlanmıştır. Böylece insan öz-değerini yitirmeye başlamış ve hakikat inancının kaybıyla nihilizme düşmüştür. Nietzsche, Hristiyan ahlâkının kendi değerini yok etme sürecini bir anlayış meselesi olarak görmektedir. Bu anlayışı da Radikal Nihilizm olarak adlandırmaktadır. Nietzsche’ye göre radikal nihilizm, “kişinin kabul ettiği en yüce değere ulaşan varlığın mutlak savunulmazlığına duyulan inanç, artı “kutsal” veya ahlâki olarak cisimlenmiş şeylerin ötesi veya kendi içindeliği olabileceğini öne sürme hakkından bile mahrum olduğumuzu idrak ediş” anlamına gelmektedir.
Nietzsche, nihilizmi üç psikolojik durum olarak ele alır. Bunların ilki, değerlerin değersizliğinin kabulüyle, kişide ortaya çıkan amaçsızlık ve bu amaçsızlık sonucu meydana gelen hayal kırıklığıdır. İkinci psikolojik durum, “bir çeşit birlik, bir çeşit monizm: Bu inanç insana bir şeylerin bağlamında olduğu ve kendisinden kesinlikle üstün olan bir bütüne bağlı olduğuna dair derin bir his verir ve kendisini bir çeşit Tanrı gibi görmeye başlar.” Yani kişi, bir tür bütünlük görüşü geliştirir ve kendisini o bütünün bir parçası olarak konumlandırır. Aslında bu, kişinin kendisini bütün içerisinde hiçleştirmesidir. Zira bu durum da daimî bir alan sağlayamamaktadır. Bunun bilincine varılması ise üçüncü psikolojik durumu yani öte dünya inancını ortaya çıkartır. Tüm bu durumların yalnızca psikolojik ihtiyaçlardan kaynaklandığı bilincine varıldığındaysa, bütünün reddi yani tüm öte dünyalara olan inancın yitimi meydana gelir. Kişinin elinde yalnızca içinde yaşadığı ve “tahammül” edemediği fizik dünya kalır.
Nietzsche’nin, nihilizmin psikolojik durumlarıyla ortaya koyduğu şey; insanın, aklıyla yaşam hakkında vardığı açıklamaların geçersiz olduğudur. Varılan açıklamanın geçersizliği, yaşamı anlamlandırma sürecinde, aklın kendinden şüphe duymamasından kaynaklanır. Kendisinden şüphe duymaksızın varılan yargılar, yaşamın değersiz olduğuna yönelik bir sonucu doğurmaktadır. Nietzsche’ye göre insan, yaşamın değerini tamamen imgesel bir dünyaya ait kategoriler aracılığıyla ölçmektedir (Gİ). Bu yönelim ise apaçık bir biçimde hatalıdır. Çünkü Nietzsche’ye göre bu yönelimin kaynağında “egemenlik yapılarını muhafaza etmek ve artırmak için tasarlanmış yararlılığın değişik perspektifleri” yatmaktadır.
Nietzsche, nihilizm üzerine yaptığı belirlenimlere ek olarak, nihilizmi aktif ve pasif olarak iki başlık altında incelemesini sürdürür. Aktif nihilizm, tinin artan gücünü ifade eder. “Aktif nihilizmde düşünme gücü yıkıcıdır; ‘boşunalık’ üzerine düşünmekle yetinilmez.” Pasif nihilizm durumu ise, tam aksi bir yönü ifade eder. Yani bu durumda yaşama gücü tamamen yitirilmiştir. “Tinin gücü aşınmış, tükenmiştir.” (G.İ). Bu durumda Nietzsche’ye göre nihilizm, fizyolojik çöküşün ifadesidir (G.İ).
Friedrich Wilheml Nietzsche, Güç İstenci (G.İ)
Uluğ Nutku, Nietzsche’de Nihilizm Problemi