Coğrafya kader değildir
Kaplan’ın Kitabı The Revenge of Geography’nin FISILDADIĞI ŞEYLER TÜRK ZEKASININ ÇELİK KUBBESİNİ AŞAMAZ
Zeki insan, bugün sana sadece bir kitabı değil, o kitabın arkasındaki zihin mühendisliğini anlatacağım.
Kaplan’ın The Revenge of Geography kitabını okuduğumda, haritadan çok bir fısıltı duydum.
Bu fısıltı ülkeleri analiz etmiyor; ülkelere roller biçiyordu.
Sanki bir öğretmen edasıyla, bir parmak sallamasıyla her millete bir cümle söylüyordu.
Kaplan haritayı anlatmıyor; uluslara “sen busun, sus ve sınırında otur” diyordu.
Rusya’ya mealen şunu söylüyor:
“Sen düzlüklere mahkûmsun, saldırgan olmak zorundasın.”
Yani Rusya’ya “sakin olamazsın, karakterin budur” diye bir kimlik dayatıyor.
Çin’e şunu fısıldıyor:
“Denize mahkumsun, açılmak için sürekli risk almak zorundasın.”
Yani Çin’e “senin kaderin gerilimdir” diyor.
Ortadoğu’ya şu mesajı veriyor:
“Sınırların yapay, bu nedenle istikrarsızlıktan kaçamazsın.”
Yani coğrafyayı bahane ederek halklara “sizin kaderiniz kaostur” diyor.
Avrupa’ya da rahatlatıcı bir masal anlatıyor:
“Sen zaten medeniyetin merkezisin, coğrafyan seni kolluyor.”
Peki Türkiye’ye ne diyor?
İşte bizi ilgilendiren kısmı:
“Sen köprüsün, geçişsin, senin rolün başkalarının arasında bir hat olmaktır. Büyük vizyon kurmaya kalkma.”
Zeki insan, işte bu noktadan sonra kalemi elime aldım.
Çünkü bu bir analiz değildir; bu, milletlere rol biçme cüretidir.
Bu kitap coğrafyaları anlatırken aslında şunu demek istiyor:
“Herkes haddini bilsin. Haritan ne söylüyorsa ona razı ol.”
Ama kaçırdığı çok önemli bir nokta var;
biz o eski dünyanın çocukları değiliz artık.
Kaplan işini yapmış ona kızacak değilim.
Her düşünür kendi cephesinden ateş eder.
Ama unutma: Bu toprakların çocukları zihin savaşını kaybedemeyecek kadar zekidir, kendi yenilmek istese zekası bu aşağılanmaya boyun eğmez...
Ve hakikat kognitif hegemonya çağında Türk Milleti, kendi kaderinin mimarı olarak muzaffer olacaktır.
Zeki insan, bak şimdi daha derine iniyorum.
Kaplan’ın harita üzerinden yaptığı şey sadece analiz değil;
zihinlere sınır çizme girişimidir.
Ülkelere mealen “sen yayılmacısın”, “sen dağını geçemezsin”,
“sen çölden çıkamazsın”,
Türkiye’ye “sen geçiş ülkesinden fazlası değilsin” demek…
Bu, bilim ya da analiz değildir; bu kognitif kodlama girişimidir.
Ve ben Kaplan’ın amacının masum olmadığını düşünüyorum.
O haritayı anlatırken bile haritanın üzerinden zihin tasarlıyor.
Ona kızıyor muyum , elbette hayır ;
herkes kendi aklının , KAPLAN özelinde efendilerinin propagandasını yapar.
O işini yapmış, eyvallah.
Bense onun kitabının satır aralarındaki niyeti okuyabildiğimi düşünüyorum.
Ben ne ona , ne de haritayı kader sanan zihinlere kızıyorum , ben sadece yapmam gerekeni yapıyorum; tespit yapmak ve anlatının ne kadar güçlü bir şey olduğunun idrak edilmesini sağlamak ve dahi kendi anlatılarımızın ivedilikle sağlam içeriklerle yaygınlaştırılmasına destek olmak. Şikayet etmek zaten biz Türk’lere özgü bir şey değil...
Şimdi zeki insan, gel şimdi masanın öbür tarafına geçelim.
Türk Milleti yüz yıllardır bir şeyi defalarca kanıtladı:
Türk Aklına Sınır Çizilemez.
Sınır dağda, vadide, haritada olabilir;
ama hiçbir Türk zekâsı haritanın içine hapsedilemez.
Coğrafyaya sıkıştırılmak istenen milletler vardır
ama Türk Milleti, saflarını sıklaştıran millettir.
Suyun akışını değiştirir, ticaret yollarını zorlar,
hava sahasını yeniden yazar,
savaşın doğasını dönüştürür,
coğrafyayı haritadan önce ruhta fetheder.
Kognitif savaşın en keskin gerçeği şudur zeki insan:
Zihinlerini teslim alamadığın hiçbir haritada hüküm süremezsin.
Bu yüzden Türk Milleti kognitif savaşta yenilemez.
SİHA devrimi nasıl oyunları bozduysa,
Türk Milleti’nin zihinsel devrimi de yeni çağın oyunlarını bozacaktır.
Ve seni temin ederim zeki insan:
Bu devirde, yani kognitif hegemonya savaşında
kimse bir Türk’ü yenemez.
Çünkü bir Türk cihana bedeldir;
zira bir Türk’ün zihni insanlık tarihinin vicdanını taşır.
Kaplan’ın kitabını kapatırken kendi kendime şunu söyledim:
“Coğrafya sadece çerçevedir.
Kaderi belirleyen Allah’tır ki o da gayrete kapı aralamıştır. Kader gayrete aşıktır sözü bu topraklarda boşuna söylenmemektedir.
İşte bu yüzden çerçevenin içini dolduracak olan milletin aklı, iradesi ve cesaretidir.”
Ve zeki insan, bu satırları okurken sen de fark ettin:
Biz artık haritaları değil, haritaları aşan zekâyı konuşuyoruz.
Bu yüzden söylüyorum:
“Kader Allah’ın yazgısıdır; coğrafya sınır çizer ama Türk milleti o sınırın ötesine geçerek tarihi hem yapar hem de yazar. Dünde , bugünde, yarında...”