Sessiz Cephe’nin Doğuşu: Zihinlerde Başlayan Yolculuk
Bazı fikirler vardır; önce bir sessizlik olarak başlar. Duyulmayan, görünmeyen ama içte bir yerde derin bir çağrı gibi kendini hissettiren… Uzun süredir bu sessiz çağrı, ülkemizin en kırılgan, en savunmasız ve aynı zamanda en güçlü cephesi üzerine düşünmeye itiyordu: zihinler üzerine. Çünkü çağ değişti, yöntemler değişti, savaş alanları değişti ama insanın zihni, hâlâ kazanılması en değerli toprak olarak yerini koruyor. Bugünün dünyasında bir milleti geri düşürmenin yolu artık tanklardan, toplardan, tüfeklerden değil; bilgiden, duygudan, algıdan geçiyor. İnsan önce zihninde yeniliyor ya da zihninde kazanıyor. “En sessiz ve kalıcı zafer zihinlerde kazanılır.” sözü işte tam da bu yüzden yalnızca bir cümle değil; yeni dünyanın gerçeği artık.
İşte bu düşünce, Türkiye’de şimdiye kadar hiç açılmamış bir kapının önünde uzun süre durmama neden oldu: Psikolojik harp konusunda yalnızca bu alana odaklanan, bilimsel ve hakemli, disiplinlerarası bir dergi ihtiyacı. Bu eksiklik, artık görmezden gelinemeyecek kadar belirginleşmişti. Toplumlar yönlendiriliyor, kitleler hedef alınıyor, sosyal medya duyguların laboratuvarına dönüşüyor, uluslararası güçler bir ülkeyi çökertmek için ordularını değil, kelimelerini, görüntülerini, duygularını kullanıyor. Biz ise bu alanı hâlâ parça parça tartışıyor, dağınık bilgilerle idare ediyor, büyük resmin çerçevesini çizmekte gecikiyorduk.
Sessiz Cephe işte böyle doğdu. Mütevazı bir iddia ile değil; büyük bir sorumluluğun gereği olarak. Çünkü bu dergi yalnızca psikolojik harp uzmanlarının değil; nörologların, psikiyatristlerin, sosyologların, psikologların, stratejistlerin, ulusal güvenlik uzmanlarının, medya çalışanlarının, gazetecilerin, pedagogların, eğitimcilerin, tarihçilerin, hatta din adamlarının katkı vermesi gereken bir alanı kapsıyor. Zihin bir kişiye ait değildir; toplumun ortak alanıdır. Bu ortak alanı savunmak da tek bir disiplinin değil, hepimizin işidir. Bir ülkenin aklı, ruhu ve hafızası, birbirinden kopuk bilginin değil; birlikte üretilmiş hakikatin omuzlarında yükselir.
Bu nedenle bu dergide her makalenin sonunda mutlaka çözüm önerileri yer alacak. Çünkü yalnızca tespit eden değil; çözüm üreten bir zihinsel savunma hattına ihtiyacımız var. “Sorunu görmek uyanıklıktır ama çözümü göstermek cesarettir.” Bu cesaret, ülkemizin en kıymetli insanlarının kaleminden somut önerilerle doğacak. Her sayıdaki kısa simülasyon hikâyesi ise bilginin yalnızca teoride kalmaması, zihinsel bir tatbikata dönüşmesi için olacak. Okuyucu, anlatılanın nasıl işlediğini deneyimleyecek; zihninde bir savunma refleksi oluşacak. Çünkü insan yaşadığını unutmuyor; zihninde yaşattığını ise asla.
Bu dergi ülkemize ne kazandıracak? Öncelikle bir bilinç. Manipülasyon karşısında daha dirençli bir toplum. Algı saldırıları başlamadan fark eden bir kitle. Psikolojik harp tekniklerini tanıyan bir gençlik. Medya okuryazarlığı, zihinsel dayanıklılık, toplumsal direnç gibi kavramların içi doldurulmuş bir gelecek. Devlet kurumlarının başvurabileceği zengin bir bilgi arşivi. Disiplinlerarası bir ortak akıl. Ve en önemlisi: Türkiye’nin kendi zihinsel savunma hattını kurması.
Görünmez düşmanlara karşı görünmez bir zırh inşa etmek, bu toprakların geleceği için artık lüks değil; zorunluluktur. Çünkü bugün zihinlerini koruyamayanlar, yarın ülkelerini koruyamaz hâle geliyor. Oysa biz biliyoruz ki; bu millet yüzyıllardır dış tehdidi de, iç çatışmayı da, kara propagandayı da yenmeyi başarmış bir millet. Tek ihtiyaç duyduğumuz şey, bu mücadelenin yeni yöntemlerini, yeni savaş alanlarını ve yeni düşmanlarını birlikte anlamak, bilimle kavramak ve bilinçle karşılamak.
Sessiz Cephe, işte tüm bu çabanın mütevazı ama kararlı bir adımı. Gürültüye değil, derinliğe ihtiyaç duyan bir çağda; bağırarak değil, düşünerek savunma yapmanın mümkün olduğunu göstermek için geliyor. Çünkü bazı savaşlar patlamadan başlar, çınlamadan sürer ve fark edilmeden biter. Ve bir millet sessiz savaşlara ne kadar hazırlanırsa, geleceği o kadar yüksek sesle kazanır.
En sessiz ve kalıcı zafer zihinlerde kazanılır.
Ve o zafere giden yol, işte burada başlıyor.