Kadın hakları ve kadın sevmeyenler

5 Aralık Kadın Hakları Günü. Türkiye’de Kadın Hakları Günü, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde bütün dünya ülkelerinden önce 5 Aralık 1934 tarihinde Türk Kadınına “Seçme ve Seçilme Hakkı” tanınması ile önemli bir tarih oldu. 5 Aralık 1934 günü dünyada kadınların yasal olarak milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu ülke sayısı 28, bu hakkın kullanıldığı ülke sayısı ise sadece 17 idi.

Gözlemim odur ki, bugün Türkiye’de Atatürk'e ve kendisine saygı duyan her erkek için kadın; eşiti, dostu, sevdiği, yol arkadaşı ve hayat arkadaşıdır. Ama toplum tıfıl ve yetersiz adamların bile kadınlara sesini yükseltebildiği yerden evrilemiyor bir türlü. Hem de sözde sosyalisti, sözüm ona okumuşu dahil buna.

Burada sorun ve tehlike zaten görüntüde kurtarmış ama temelde sahte olmaları tabii ama her ilkel de kadın düşmanı değil. Bu denklemde onları kadın düşmanı yapan ekstra bir şeyler var.

Bu kadınlar arasında da-maalesef görüntü kurtarsa da, içsel devrimi eksik kalmış- kadınlar da var. Onlarda görülebilecek bir rekabet hissini yaşamak yüzünden, diğer kadını alt etmekten ya da bir kadını alt etmekten zevk alma ruh hastalığı , psikolojik bozukluğu da olabiliyor bazen erkek cinsiyetinde de. Kökenleri derinde başka bir bedeninden mutsuzluk, sevilme ve ilgi açlığı muhtemelen.

E kadın, bir erkekten her türlü daha bakılası bir cins ve bu rahatsızlık veriyor belki de, kadına bu tür bilenenlere.

Diğer kadına bilenenler ise toplumda, iş yerinde sağcısı, solcusu, orta yolcusu ayırmadan gözlemliyorum ki; daha bilen, KENDİNE GÜVENEN, daha deneyimli ya da daha renkli, daha ışıklı, daha becerikli bir kadınla savaşmak istemiyor. Assertive dedikleri bir davranış kalıbını kadında görmeye DA-YA-NA-MI-YOR-LAR. Bunu doğru heceleyemeyeninden, yüksek lisans yapanına kadar böyle. Ayıp ve ne ilkel.

“Erkek olsa burnunu kırarım ama kadının burnunu kırarsam ne entel, ne sosyalist, ne tam anlamıyla Allah inancı olan bir muhafazakar ne de kültürlü olabilirim” diye düşünüyorlar ve kadınla savaşı daha sinsi ve pis biçimde sürdürüyor bu tür. Kadının hayatını kısıtlamak ve zorlaştırmak ya da moda haliyle onu görünmez kılmak, etkisiz kılmak için hırs seviyesindeki kadınla savaşları çok onursuzca oluyor bu durumda bir de.

Çözülemeyen bu sorunları çözmüş olduğumuz bir dünyada, sadece eşit haklar için “İnsan Hakları” veya diğer canlıların yaşam haklarını konuşuyor olurduk. Ama öyle değil.

5 Aralık 1934’de Türkiye Cumhuriyetinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınırken, o dönemde Avrupa’daki bazı gelişmiş ülkelerde bile kadınların bu hakkı bulunmuyordu. Seçme ve seçilme hakkına Fransa’da kadınlar 1944, İtalya’da 1945, Yunanistan’da 1952, Belçika’da 1960 ve İsviçre’de 1971 yılında kavuştular.

Atatürk gibi vizyoner ve idealist bir liderin, kadınların toplumdaki yerini önemseyerek ve eşitleyerek kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayıp, onun temellerine çaktığı kadın haklarını zevkle çiğneyen ve için için kadına öfke ve düşmanlık duyanların, Atatürk’e sevgi duymaları beklemiyorum kendi adıma.

Cumhuriyet’e de yakışmadıklarını düşünüyorum. Bu adamlara bayılan ve bu davranışları onaylayan kadınlar için de geçerli bu maalesef.

Bence onlar da bir düşünsün.

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü