KADIN CİNAYETLERİ

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, şiddetin insan dışılığı ve ağır bir suç olduğuna dair toplumda bilinç oluşturmasını beklediğimiz bir tarih. Bilinçlendirme etkinliklerine, yol kenarı panolarına, radyo ve TV programlarına, haber ve makalelere ihtiyacımız var bu erkek cehaleti ve delirium'undan kurtulmak için. Cehalet deyince, eğitimli, yüksek lisanslı, doktoralı ve profesör erkeklerin de hem fiziksel, hem ruhsal şiddet uygulandığına dair haberler görüyoruz maalesef.

İnsan Önce Eşit Olduğunu Sonra Haddini Bilmeli

"Kimseyi sen yaratmadın. Doğurma yeteneğinden de yoksunsun. O halde öncelikle ortaya çıkaramadığın bir şeyi yok etme cüreti, herkese ve aklına gelebilecek tüm kutsallara saldırıdır" Bunu bıkmadan, usanmadan anlatmamız, dinletmemiz, öğretmemiz lazım. Annelerine rağmen bazen üstelik. Kadına içten içe bilenen, evde, işte psikolojik şiddet ve insan yerine koymama psikozu ile kavrulan, kadını ve emeğini değersizleştirme suçunu gün içerisinde en az bir kez işleyen milyonlarcasıyla yaşıyoruz. Ve onları her şeyin önünde tutan dişi kişilere de bunu anlatmamız gerekliliği, işimizi bir kat daha zorlaştırıyor.

NEYSE Kİ ŞAHANE ERKEKLER DE VAR!

Öyle eğip büktüğü ağzıyla entel dantel kadın haklarını dillendirenler değil, kadına saygı gösteren, onu bir birey olarak gören, kendi gibi gören erkekler var. Onlar bizim dostlarımız, ruh eşlerimiz, sevgililerimiz, sevdiklerimiz. Rol yapanlar da var ama dikkat etmeli. Rol yapanlar saklanabiliyor da üstelik. Hem de kışkırtmazsanız renkleri de belli olmuyor. Kadının yanındaymış gibi yapan AMA en küçük fırsat ya da egosal sıkıntı yaşadığında önce kadının kellesini almaya hazır ya da saldırmaya hazır olanlar... Eğitim sisteminin yardımı olmadan erkek şiddeti sorunu çözülemez. İçlerinde bir yere anneleri, kızları ya da sevgilileri de dokunamadıysa, anlayın ne derin bir sorunla uğraşıyoruz. Ama şahane erkekler, kendine güvenli, sindirmiş, annesini, eşini, kızkardeşini, sevgilisini insan gibi ve gerçekten seven erkekler de var. Ki onlar zaten Allah'ın yarattığı her şeye saygı ve sevgi duyuyorlar. Bakın bu önemli bir ayrım. Ayraç adeta. Turnusol.

GELELİM DİREKT SALDIRANLARA

Kadını iş hayatında, kadını eğitim hayatında, kadını ev hayatında öldürmeye, yok etmeye, silikleştirmeye ya da -zeki ya bazı ergen amcalar gibi- ridiküle ederek, saçma göstermeye çalışarak küçümsemek için için yanıp tutuşanlara, "SİZ HEPİNİZ KÖKTE AYNISINIZ! Kadın Cinayetine 1 derece uzaksınız sadece! Bu Gerçekle yüzleşin ve değişin!" diyebilmeliyiz. Sorun tespit edilmeden ne zaman çözülebilmiştir ki? Önce adını koyalım. Sonra yüzlerine söylensin bu sıfatları. Yüzleşsinler ki, değişsinler. Yoksa İMKANSIZ!...

Bu Değişmeyecekse; EN SON ÇIKAN IŞIKLARI KAPATSIN

Bu erkek tatminsizliği, erkek şizoidi, eril psikoz ve yetersizliği yüzünden daha kaç kadını kurban edeceğiz? Hem hayatları, hem canları, hem kariyerleri tehlike altında. Hep bu şımarık türün arızası yüzünden yaşanan kaynak ve zaman israfı muazzam büyük. Olmasalardı, daha mutlu olurdu bu toplum o kesin. Bu denli eşitsizlik, Allah'ın da gücüne gider. Yaratılanın da daha iyi bir hayat hakkı vardır tüm bu kadına şiddet geri kafalılığı ve zeka eksikliği paçasından çekse de tüm ülkenin. Bunu çözemezsek, sonumuz iyi değil. Bunu çözmeliyiz... Çözüme destek olmayan ve değişmeyenleri elemeliyiz. Değişmeyecekse, yeryüzünde KADINLARI GERÇEKTEN SEVEN yerler de vardır elbet. Evet, bir toplumda kadın kairyerinde, evinde, işinde, ailesinde kıskanılıyorsa, işine, kısmetine engel olunuyorsa, hayatına katkıda bulunmasına ya da edindiği tecrübelerle üstünlük kurmasına en alakasız ve en tıfıl adam bile engel olma cüreti y ada ridiküle etme terbiyesizliği gösterebiliyorsa, o toplumda KADIN SEVEN GERÇEK ERKEK az demektir, kabul edelim. Sevmek zorunda hissediyor ama sevemiyorlardır. Bunu da diğer otoriteler araştırsın. Neden gerçekten sevemiyorlar acaba.

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ 2025 DURUM RAPORU

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi (UN DESA) tarafından yayımlanan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2025 Durum Raporu, dünyanın toplumsal cinsiyet eşitliğinden geri adım attığını gösteriyor. Bunun bedelini ise haklara ve fırsatlara erişemeyen kadınlar ödüyor.

Mevcut eğilimler devam ederse, 2030 yılına gelindiğinde hala 351 milyon kadın ve kız çocuğu aşırı yoksulluk içinde yaşayacak ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, özellikle SKA 5 (Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine yönelik amaç) gerçekleştirilemeyecek.

Her türlü çatışma, kadınlar ve kız çocukları için giderek daha ölümcül hale geliyor. Bugün 676 milyon kadın ve kız çocuğu ölümcül çatışmaların yakınında yaşıyor. Bu, 1990’lardan beri kaydedilen en yüksek rakam.

2024 yılında 64 milyondan fazla kadın, erkeklere oranla orta veya ileri düzeyde gıda güvensizliği yaşadı.
Eşitsizliği daha ne bu kadar açık anlatabilir?
Yeni teknolojiler ve küresel krizler mevcut eşitsizlikleri derinleştiriyor: İklim değişikliği 2050 yılına kadar 158 milyon kadını daha yoksulluğa itebilir. Bu kadınların neredeyse yarısı Sahra Altı Afrika’da yaşıyor. Yapay zeka, erkeklerin %21’ine kıyasla kadınların %28’inin işlerini elinden alabilir ve bundan en çok genç ve eğitimli kadınlar etkilenebilir.

Dünyada yılda 2,7 trilyon dolar silahlara harcanıyor. Ancak toplumsal cinsiyet eşitliğinde hala 420 milyar dolar açık var. Cinsiyete dayalı dijital uçurum kapatılırsa, 2050’ye kadar 30 milyon kadın ve kız çocuğu aşırı yoksulluktan çıkabilir. 42 milyon daha gıda güvencesine kavuşabilir. Ve 2030’a kadar 1,5 trilyon dolar, 2050’ye kadar ise toplamda 100 trilyon dolardan fazla GSYİH artışı sağlanabilir.

Bakım, eğitim, yeşil ekonomi, iş gücü piyasaları ve sosyal korumaya odaklanan bir dizi müdahaleyi hızlandırırsak, 2050’ye kadar 110 milyon kadın ve kız çocuğu aşırı yoksulluktan kurtulabilir, 342 trilyon dolarlık ekonomik getiri sağlanabilir.

Birleşmiş Milletler Cinsiyet Eşitliği 2025 raporunun bazı sonuçları da böyleydi.

Her çaba daha eşit bir hayat için. Ayrıcalıklı hisseden bir tür niye olsun ki zaten yeryüzünde?

Fırsat eşitliği ve eşitlemeye daha çok hız vermeli ve hepimiz bu konuda çaba harcamalıyız.

kadın cinayetleri Birleşmiş Milletler