Bir kültür zirvesi olarak felsefe

Melih Can Şenol

Melih Can Şenol

Tüm Yazıları

Felsefenin ne olduğuna yönelik soru her daim soruldu. Ancak bir şeyin ne olduğu ve ne olmadığına yönelik çözümleme gerçekten zor bir iştir. Kavramların dünyasına yani mantığın alanına girmek gerekir. Ben ise bu yazıda felsefenin ne olduğuna değil insanlık kültüründe nasıl bir ortamda ve hangi gelişim süreçlerinin sonucunda ortaya çıktığına yöneleceğim.

Felsefe dendiği zaman herkesin aklında az ya da çok bir şey canlanır. Kimileri fazla hafife alır kimileri ise gereğinden fazla bir anlam yükler. Her iki yaklaşım da olanı olduğu gibi görmeye engel olur. Felsefe nihayetinde bir insan eylemiyse ve tarihi süreçte bir başlangıca gidebiliyorsak sürecini izleyebiliriz demektir.

Klasik felsefe tarihi anlatıları, felsefi düşüncenin ortaya çıkışını M.Ö 6. yüzyılda Antik Yunan’da Thales’le başladığını yazar. Tarihi olarak bunu doğru kabul etmekte bir mahsur yok fakat bu bir anda ortaya çıkmış bir şey mi? Yani Thales, Milet sokaklarında yürürken felsefe diye bir şey mi bulmuş? Kuşkusuz hayır. Ancak bu gelişmeyi anlamak için biraz daha gerilere gitmemiz gerekiyor.

‘BEN’İN KEŞFİ

Erken dönemlerde topraktan üretilen ürünlerde (küp, çanak, çömlek vb.) birtakım bezemeler karşımıza çıkıyor. Bu bezemeleri tarihsel olarak takip ettiğimizde, motiflerin daha karmaşık haller almaya başladığı görülüyor. Mesela erken dönemlerde yalnızca doğada görülebilen, somut nesneler yer alırken daha geç dönemlerde ejderha gibi kanatlı at gibi soyut motifler görülmeye başlıyor. Yani o toplumun aşamalı bir şekilde soyutlama kabiliyetinin geliştiğini görüyoruz. Bir diğer ve en önemli noktalardan biri ise fresklerde önceleri yapan kişinin imzası görülmezken M.Ö. 10-11. yüzyıllara gelindiğinde eseri yapan kişinin imzasını attığı görülüyor. Bu da bize benliğin keşfedildiğini ve bireyin ürettiği esere özel bir anlam yüklediğini gösteriyor.

Görsel üretimin yanı sıra mit insan toplumunda büyük bir yer tutuyor. Dünyayı ve yaşadığı hayatı anlamlandırmaya çalışan insan, çevresinde olup biten olayları, yaşadığı acıları ve sevinçleri destanlaştırıyor. Bunu tabi ki “hadi bir destan yazalım” diye yapmıyor fakat bir ihtiyaç olduğu da açık. İnanma ve anlam verme ihtiyacı... Çünkü büyük anlatılar, öncesini anlamlı bugünü yaşanılır kılar. Geleceği ise belirsiz olmaktan kurtarır. Fakat olup biten şeyleri doğa üstü bir biçimde açıklar. İşte ilk filozof olarak Thales ile ortaya konulan şey, olup bitenlerin aklın araçlarıyla anlaşılmaya çalışılmasıdır. Yani aslında felsefe, insanlık kültürünün bir aşaması olarak ortaya çıkar. Sanat ile başlayıp ‘ben’i keşfeden insanın doğaya farklı bir şekilde göz atmasıdır.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız