Gebze’de Aile Yılı ilan edilen 2025’te gündüz vakti 2012’de yapılmış iskanlı bir bina yıkılıyor. Binadakiler ve etrafında oturanlar bir süredir bölgede gariplik olduğunu görüyor, CİMER’e başvuruyor. Sonucunda hiçbir önlem alınmıyor, bina çöküyor. Bir aile gündüz vakti, Aile Yılı ilan edilen 2025’te yok oluyor. Bunun üzerine bu konu üzerinden ‘siyaset yapılmasın’ deniliyor öyle mi? Siyaset tam da şimdi gerekli. Maden kazası olur ‘siyaset yapmayın’, şehit olur ‘siyaset yapmayın’, deprem olur ‘siyaset yapmayın’ yok ya, ne zaman siyaset yapılacakmış? Bir hesap var ortada, henüz kimin ödeyeceğini bilmediğimiz. Hesabı kim ödeyecek? Sorumluluk kime ait? Siyaset bunu gündemde tutacak, siz de yanıt vereceksiniz. Fatma Hürriyet Kaplan’ın o bölgeye gitmesi bu yüzden önemli. Evet gidecek, evet orada görünecek ve bu konuyu gündemde tutacak. Ona cevap vermekten erinmeyeceksiniz. Cevabınız sağlamsa neden çekiniyorsunuz?
Bir itirafla devam edeyim. Normal şartlar altında efendi efendi süreci takip edip, en sonunda yazı yazacaktım ama bir fotoğraf karesi ve bir cümle beni bu yazıya mecbur bıraktı. Payına ölmek, keder, kader, cefa, ecel düşen halktan birisiyim. Biliyorum ki ben de bu şekilde ölebilirim, sonra birileri çıkıp arkamdan her şeyi tam yapmış gibi benim daha iki gün önce öldüğüm yere gelip, “Vatandaşımız müsterih olsun. Gerek zemin incelemesi sonrası alınacak tedbirler alınacak gerekse burada yenilenmesi gereken binalara ilişkin adımları, gerek Kocaeli Büyükşehir Belediyemiz gerek Gebze Belediyemizle birlikte bu süreci yürüteceğiz” diyebilir! Bu sözleri söyleyen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ise demiş ki, “Tek gayretimiz bir kişinin bile burnunun kanamaması, bir şeyin gözden kaçmaması yönünde.”
Ya aklımı kaçıracağım. Bu bölgedeki insanlar CİMER’e bildirimde bulunmuş. Hatta yıkılan binanın fotoğrafları çekilmiş ve bina sahibine bildirilmiş, o kişi ne yapmış? Bu fotoğraflarla bir yere sormuş mu? O bölgede şu an tek tek boşaltılan binadaki insanların bir kısmı daha önce CİMER’e başvurmuş, sonuç? Sonuç yok. En büyük sonuç Bilir ailesinin bir üyesi dışında hepsi öldü. Deprem olmadan, 2012 yılında yapılmış bir binada can verdiler. Öyle ki kurtulan tek kişiye, ailenin büyük kızı Dilara’ya hastanede, “Deprem oldu” denilmiş. Aklı başında bir insana deprem olmadığı hale 2013’te yapılmış bir evin nasıl çöktüğünü izah edemiyorlar… Bir ev nasıl yıkılır? Evi bırakın bir mahalle nasıl tümden tehlike altına girer ve bunu kimse fark etmez? Halk fark etmiş ama yetkililer bunu umursamışa benzemiyor… Her zamanki gibi dört kişi öldükten sonra, bir aile yok olduktan sonra bakan, vali, belediye başkanları alana doluşuyor ve bize “müsterih” olun diyorlar. Pardon tam olarak ne için müsterih olacağız? Sıranın bize gelmemesine mi? Henüz bizim bir ihmalden dolayı ölmemiş olduğumuza mı şükredeceğiz?