İstanbul sorunu

Melih Can Şenol

Melih Can Şenol

Tüm Yazıları

“Türkler İstanbul’u 1453’te fethettiler ama hâlâ yerleşemediler” şeklinde bir söz söylenir. Söyleyeni kimdir bilmiyorum fakat durumu kesinlikle çok iyi özetliyor.

1950’li yıllarda başlayıp günümüze kadar süren göç, bitmek tükenmek bilmeyen ‘mega projeler’ ve hiçbir estetiği olmayan yapılarıyla İstanbul, bizim tarafımızdan soykırıma uğramış bir kent. Hâlâ her caddesinde bir iş makinesinin çalıştığı, altyapı-üstyapı sorunlarının çözülemediği bu kent, günümüzde başlı başına bir sorunlar yumağı haline geldi.

İstanbul’un mevcut nüfus yükü ve plansız bir biçimde büyümesinin sonucunda ortaya çıkan çevre sorunları maalesef çözülecek gibi görünmüyor. Ne yazık ki mevcut siyasi ortamda durumun faturası Ekrem İmamoğlu’na kesilmeye çalışılsa da bu hakkaniyetten fazlasıyla uzak bir yaklaşım. Sonuçta bu kent 2019 yılında kurulmadı.

Şu anda İstanbul’da Avrupa ve Asya Bölgesi olmak üzere toplam 90 tane atık su arıtma tesisi var. Ancak bu tesislerin yalnızca 14 tanesi ileri biyolojik arıtma yapabiliyor. Nüfus ise 15 milyonu aşmış durumda.

İstanbul sorunu - Resim : 1

2022 yılında yapılan çalışmaya göre Marmara Denizi’ne giren azot ve fosforun yaklaşık yüzde 60’ı İstanbul’dan kaynaklanıyor. Bununla birlikte İstanbul’daki atıksuların yüzde 60’a yakını ise yalnızca fiziksel arıtmadan geçiriliyor. Ayrıca bu tablodaki rakamların yalnızca evsel atıksuları içerdiğini belirtmek isterim. Endüstriyel atıksular ve tarımsal gübrelerden kaynaklanan azot ve fosforu içermiyor. Yani bu durum bu şekilde devam ettiği sürece -ve maalesef böyle devam edecek gibi görünüyor- Marmara Denizi felakete doğru gidiyor demektir.

İmparatorlukların, şiirin, inancın ve estetiğin kenti olan İstanbul’un vebali bizim boynumuza.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız