Sanayi, nüfus ve çevre
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de pek çok bölgesinde çevre problemleri gözle görülür bir biçimde ortada. Bu kapsamda özellikle Marmara Denizi, müsilaj ve alg patlaması gibi sorunlarla sık sık gündeme gelmeye devam ediyor. İzmit Körfezi de doğal olarak bu daire içerisinde kendi payına düşeni alıyor. Son 2 ay içerisinde İzmit Körfezi’nde hem müsilaj hem de alg patlaması görüldü. Üstelik bu sorunlar maalesef yalnızca suyun yüzeyinde göründüğü zaman gündeme gelse de Marmara Denizi’nin dibi bizler görmesek de müsilaj ile kaplanmış durumda. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de kuraklık problemiyle karşı karşıyayız.
MARMARA DENİZİ’NDE NE OLUYOR?
Marmara Denizi, ciddi bir kirlilik baskısı altında. Bir rutin haline gelen alg patlamalarıyla, gerekli şartlar oluştuğunda deniz tabanından kalkarak deniz yüzeyini kaplayan müsilajla burada bir sorun var diyor. Karşılaşılan bu iki sorunun da müsebbibi özellikle evsel atıksulardan kaynaklanan azot ve fosfor. Peki son dönemlerde Kocaeli’nin önemli gündemlerinden birisi olan ileri biyolojik arıtma tesisleriyle bu azot ve fosforu arıtmak ne kadar mümkün? Sanayi kenti olarak anılan -bir yönüyle tercih edilen- Kocaeli’de sanayinin bu konudaki rolü ne?
SANAYİ, NÜFUS VE ÇEVRE
Marmara Denizi’nde yaşanan çevre sorunlarıyla ilgili öncelikle sanayinin rolüne değinmek istiyorum. Doğrudan sanayiyi suçlayarak bu işin içinden çıkılamaz. Çünkü sanayi “vazgeçelim” diyebileceğimiz bir şey değil. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Şehabettin Bilgisu Çevre Ödülleri töreninde Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Ayhan Zeytinoğlu’da bu konuya değinerek, Kocaeli’ de Kocaeli’de çevre koruma önlemleri kapsamında sanayi kuruluşları tarafından yapılan yatırımlara ve alınan önlemlere değindi. Ardından da “Tüm bu çabalara ve uygulamalara rağmen, ne yazık ki yalnızca sanayicilerimiz suçlanıyor. Bizi en çok üzen ise, çevre kirliliğinin tüm sorumluluğunun haksız biçimde tamamen sanayicilere yüklenmesidir” dedi. Zeytinoğlu’nun bu ifadeleri sanayici ölçeğinden bakıldığında doğru. Fakat biraz daha geri çekilip baktığımızda sanayinin tek başına bir şey olmadığını aynı zaman da nüfus anlamına geldiğini net bir biçimde görebiliriz. Yani hızlı sanayileşme ve buna bağlı olarak kentlerin nüfusunun sürekli artması bizi bu duruma getirdi. Zeytinoğlu konuşmasının devamında kürsel ısınmaya dikkat çekerek “Dünya ısısının 1 derece yukarı ya da aşağı hareketi 150 bin yılda olabileceği hesaplanıyor. Biz bunu maalesef 150 yılda yaptık” ifadelerine yer verdi. Dünyanın son 150 yılının en başat unsuru sanayi değil mi? Şunu tekrar dile getirmek istiyorum; sanayiden vazgeçelim gibi absürt bir şey söylemiyorum. Plansız bir şekilde, büyüme hırsıyla sanayileşme ve kentlerin nüfuslarının kontrolsüz bir şekilde artmasına dikkat çekiyorum.
İLERİ BİYOLJİK ARITMA TEK BAŞINA SORUNU ÇÖZEBİLİR Mİ?
Ödül töreninde konuşan bir diğer isim Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Mesut Önem, “Atıksular konusunda %100 arıtma seviyesine sahibiz. Hem azotun hem de fosforun denize gitmesine engel oluyoruz. Türkiye’nin ilk yüzde yüz biyolojik artıma tesisine kavuşan şehri olacağız” dedi. Ben Önem’in bu konuda daha açık konuşmasını beklerdim. Evet Önem dediğinde haklı, çünkü Kocaeli su arıtımı konusunda gerçekten önemli bir noktada. Hatta Türkiye’de örnek bir konumda olduğunu söyleyebilirim. Kocaeli’de toplam 23 adet arıtma tesisi var. Bunların 21 tanesi ileri biyolojik arıtma yapıyor. Ve hedef yüzde yüz ileri biyolojik arıtma… Fakat Önem’in açıklamalarında bazı açıklar var. Örneğin azot ve fosforu da arıtıyoruz derken neyi kastediyor. Evsel atıksular mı? Endüstriyel atıksular mı? Tarımsal girdiler mi? Ayrıca Kocaeli’deki tesislerimizde azot ve fosfor arıtımında verimliliğimiz ne kadar?
Bu konuda soru yönelttiğim tüm akademisyenler, azot ve fosforun yüzde yüz arıtılamayacağını söylüyor. Örneğin geçtiğimiz gün görüştüğüm Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aykan Karademir “Azot ve fosforun sıfıra inmesi mümkün değil. İleri biyolojik arıtmayla bile ancak yüzde 80 oranında arıtabiliyorsunuz. Hatta Türkiye’de bu verimlilik yüzde 80 bile olmayabiliyor. Çünkü bizim atıksularımız sorunlu. Endüstriyel atıksular karşılıyor. Bu da arıtmayı zorlaştırıyor. Bu sebeple yüzde 80 oranında arıtabilirseniz bu çok iyi bir rakam. Genel de yüzde 60-70 gibi değerler görüyoruz” dedi. Yani biz, yüzde 80 oranında bir verimliliği sağlasak bile yüzde 20’lik bir kısım yine denize deşarj oluyor. Bir de bu yüzde 20’yi nüfusla çarptığınızda tablo gittikçe ağırlaşıyor.

Bu konuda 2022 yılında yapılmış bir diğer çalışmayı aktarmak istiyorum:
“Marmara bölgesindeki tüm arıtma tesislerinin (biyolojik olanlar dahil) ileri arıtım sistemlerine dönüştürülmesi durumunda denize evsel atıksu kaynaklı azot ve fosfor girişleri sırasıyla 8930 ton/yıl ve 1218 ton/yıl olacağı hesaplanmaktadır. Bu değerler günlük 24,4 ton azot ve 3,3 ton fosfor girişine karşılık gelmektedir. Marmara Denizi gibi ekolojik olarak hassas ve yeterince kirlilik baskısı altında olan bir su kütlesi için en iyi senaryoda elde edilen bu değerler dahi yüksek olabilir. Ek olarak bu miktarların sadece evsel atıksu kaynaklı girişleri içerdiği, endüstriyel atıksu girişlerini, akarsularla taşınan tarımsal girdileri ve boğazlar üzerinden Karadeniz ve Ege’den taşınabilecek kirletici ve nutrientleri kapsamadığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle yoğun nüfus ve sanayi baskısı altındaki bu bölgede atıksuların daha da ileri derecede arıtılıp yeniden kullanım olanaklarının değerlendirilmesi ve Marmara Denizi’ne deşarj seçeneğinden giderek uzaklaşılması daha yerinde olacaktır.” *Marmara Denizi 2022 Sempozyumu Bildiriler Kitabı. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı, Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, Prof. Dr. Aykan Karademir.
Yani görüldüğü üzere yalnızca evsel atıksular üzerinden gerçekleştirilen senaryoyla bile azot ve fosfor girdisi sıfıra indirilemiyor. Ayrıca sürekli yoğunlaşan sanayi ve kontrolsüz nüfus artışı var olan çabaları maalesef güdük bırakıyor. Yine söylüyorum, verdiğim tabloda da göreceğiniz üzere Kocaeli gerçekten iyi bir durumda. Fakat Önem’in verimlilik konusunda daha açık konuşmasını ve nüfus problemini dile getirmesini beklerdim.
NEDEN KİMSE NÜFUSU KONUŞMUYOR?
Arıtma tesisleri konusunda Kocaeli’deki çabalar kesinlikle taktiri hak ediyor. Ve görünürde olumsuz tabloya rağmen -çünkü nüfus ile ilgili bir girişim görünmüyor- ileri biyolojik artıma tesisleri kesinlikle ama kesinlikle kurulmalı. Bu konuda kentimizin idarecilerinden beklentim, Marmara Denizi çevresindeki diğer illerin CHP’li belediyeler olduğunu hesaba katmadan, durumu tüm gerçekliğiyle yansıtmaları. Fakat maalesef kentimizdeki yönetici ve idarecilerin konuşmalarında özellikle İstanbul üzerinden gelişen bir alt metin olduğunu gözlemliyorum. Umarım bu yöndeki tavır bırakılır ve çevre konularında olmakta olan neyse açık bir şekilde söylenir. Tahir Büyükakın, Ayhan Zeytinoğlu, Mesut Önem gibi isimler nüfus konusunu da gündeme getirmesi belki de bu kadar göz ardı edilen asıl soruna ilişkin gerçekçi politikalar üretilmesinin önünü açabilir. Aksi durumda her şey göz göre göre geliyorum diyor. Mevcut yaklaşımın hiç kimseye bir fayda vermeyeceği açık bir gerçek. Doğanın ise umurunda bile değil.
NOT: Yazıyı haddinden fazla uzatmamak adına, endüstriyel atıksular, tarımsal girdiler ve evsel atıksular ile İstanbul meselesine değinmedim. Yukarıda paylaştığım tablo İstanbul'un nasıl bir kirlilik baskısı ürettiğini açık bir biçimde gösteriyor. Gelecekteki bir yazıda da en güzelin nasıl en çirkine (İstanbul) dönüştüğünü inceleriz.
Değerli NoktaGazetesi.com.tr okurları,
NoktaGazetesi.com.tr ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da NoktaGazetesi.com.tr sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar NoktaGazetesi.com.tr yorum alanında paylaşılamaz.
NoktaGazetesi.com.tr yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, NoktaGazetesi.com.tr bu sorumluluğu üstlenmez.
NoktaGazetesi.com.tr'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.