Tanıdık bir kavram: Güç istenci

Melih Can Şenol

Melih Can Şenol

Tüm Yazıları

Güç istenci kavramı, Nietzsche felsefesinin en önemli ve aynı zamanda en karmaşık kavramlarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü Nietzsche, güç istenci kavramıyla yalnızca insan ilişkilerine, edimlerine değil tüm canlılığa yönelik bir bakış sunuyor. Nietzsche, dünyanın güç istencinden başka bir şey olmadığını ve ilişkilerin de yalnızca birer güç mücadelesi olduğunu söylüyor. Yani güç istenci kavramı dünyaya ilişkin yapılan oldukça cesur bir yorum. Çünkü Nietzsche bu kavramla; dünyada sadece ama sadece güç istenci olduğunu ve bundan başka da hiçbir şey olmadığını söyler.

Nietzsche’ye göre dünya, güçler arasındaki mücadeleden ibarettir. İster parça olarak güç isterse bir araya gelen güç odakları olsun, bunlar arasındaki kesintisiz mücadeledir. Çünkü her şey sürekli olarak gücünü artırma çabası içerisindedir. Buradaki önemli nokta, güç artışının ancak diğer güçler pahasına sağlanabilir oluşudur. “Başka bir deyişle, bir güç artışı, diğer güç odaklarının özümsenmesi, ele geçirilmesi ve egemenlik altına alınması yoluyla gerçekleşir. Dolayısıyla, dünyada sürüp giden bir güç mücadelesi vardır.” (Soner Soysal, Güç İstenci ve Yorum) Nietzsche’ye göre kesintisiz bir şekilde süregiden bu mücadelenin sonucunda, dünyada tıpkı güç mücadelesinde olduğu kesintisiz bir akış ve değişim halindedir. Güç odakları, birbirleriyle olan mücadeleleri sırasında değişmekte ve bu değişime bağlı olarak dünya da değişmektedir. Bu nedenle Nietzsche, dünyayı varlık değil oluş dünyası olarak tanımlar. Fakat güç için mücadele etmek, güce yönelmek ve istemek, güç odağının sahip olduğu bir şey değil, doğrudan doğruya, ona içkin olan bir niteliktir. Yani güç istenci, yaşamın tümünde aktif olan fakat sahip olunmayan bizzat “o” olanı ifade eder.

Nietzsche, güç istencini yaşamın temel ilkesi olarak görür. Organik – inorganik her şey bir güç istencidir. Nietzsche’ye göre bu güç istenci insan yaşamında kendisini şu şekilde gösterir: “Bize en aşina olan biçim olarak yaşam, aslında güç toplama istencidir; yaşamın tüm süreçleri buna bağlıdır: Hiçbir şey kendini korumak istemez, her şey eklenecek ve toplanacaktır. Yaşam, azami güç duygusu için çaba gösteren özel bir durumdur (buna dayanan hipotezler varlık karakterinin tamamı için geçerlidir); aslında daha fazla güç için çaba göstermektedir; çaba göstermek, güç için çaba göstermekten başka bir şey değildir; en temel ve en içsel şey hala bu istençtir.” Alexander Nehamas’a göre güç istencinin, yaşam içerisindeki konumu; “…kişinin kendi dünya görüşünü ve kendi değerlerini tam da başkalarının yaşadığı ve sarıldığı dünya ve değerler haline getirme becerisinde…” belirginleşir. Nehamas’ın dikkat çektiği bu beceri, insanın sahip olduğu tek yalın gerçek olan içgüdüleri sayesinde gerçekleşir. Burada bahsi geçen “içgüdü” özbilinçsizce ve açık bir biçimde farkında olunmayan davranışları işaret eder. İçgüdülerin Nietzsche düşüncesi için önemi, düşünme ediminin, güdüler arası ilişkiyle var olmasından kaynaklanır. Nietzsche için bu durum, güç istencinin, dolaysız bir şekilde yaşamın kendisi olduğuna yönelik ifadeyi mümkün kılar.

Nietzsche’nin ortaya koyduğu kavram ve ilişkiler ağı fazlasıyla tanıdık geliyor. Güç istenci kavramı, toplumun en küçük biriminden en büyüğüne kadar, ülkelerin en zayıfından en güçlüsüne kadar birçok yere uygulanabilir ve anlamayı mümkün kılabilir. Son olarak güç istenci kavramına Nietzsche’nin kelimeleriyle bakalım:

“Peki benim için “dünyanın” ne olduğunu biliyor musun? Aynamda göstereyim mi? Bu dünya: enerji canavarı, başlangıcı olmayan, sonu olmayan; sağlam ve demirden, büyümeyen veya küçülmeyen, kendini genişletmeyen, sadece dönüştüren bir güç büyüklüğüdür… Bu dünya güç istencidir-ve başka hiçbir şey değil! Ve siz kendiniz de bu güç istencisiniz — ve başka hiçbir şey değil!” Güç istenci, Friedrich Wilhelm Nietzsche