Orta Çağ’da Türkiye: Bir kararın anatomisi

Melih Can Şenol

Melih Can Şenol

Tüm Yazıları

“Din-ü millet sorar isen, âşıklara din ne hacet

Âşık kişi harap olur, harap bilmez din diyanet” Yunus Emre

Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı’na ilişkin birtakım düzenlemeler öngören kanun teklifi kabul edildi. Buna göre ‘İslam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı olduğu kurul tarafından tespit edilen mealler’ Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından toplatılıp imha edilebilecek. Bu karar, öyle tarihin karanlık dönemlerinde, gizli kapılar ardında değil yaz ortasında, gündüzün alındı. Avrupa dendiği vakit, Orta Çağ karanlığından, engizisyon mahkemelerinden, yakılan kitaplardan söz eden geleneksel bilinç; kafasını tarihin kumlarına gömmeye devam ediyor.

Alınan karardan anlaşılıyor ki İslam dininin temel nitelikleri konusunda bir yorum üzerinde uzlaşılmış ve resmiyet kazandırılıyor. Tercih edilen yorumun dışındakiler, dindar nesil projesinin önünde bir engel olarak görülüyor. Geleneksel bilincin zihninde tasavvur ettiği toplum ideali içerisinde başkalarına yer yok. Çünkü hak olduğuna inanan için başkasının hiçbir önemi kalmaz. İşte bu sebepledir ki haklılık zulmün başladığı yerdir.

Geleneksel bilinç, sürekli geçmişi diriltme arzusu ve geleceğe ilişkin kaygısıyla büyük bir paranoya içerisinde. Bu durumun doğal sonucu olarak rasyonaliteden kopuk düşüncelerle hareket ediyor. Toplumsal değişimi böylesine çiğ hamlelerle önleyebileceğini zannetmek dünyayı bir kere bile görmemiş olmayı gerektirir. Çünkü inanç projelendirilemez. Fakat geleneksel bilinç geçmişte yaşar. Onun için yalnızca tarih vardır. Gelecek hep daha kötüye bir yolculuktur. Bugünün ise kıyısındadır her zaman. Kıyı ise en ücra yeridir yaşamanın.