Erdoğan mı haklı? Yoksa sorun ekonomik mi?

Melih Can Şenol

Melih Can Şenol

Tüm Yazıları

“Türkiye'nin doğurganlık hızı tarihimizde ilk kez 1,48'e gerilemiş durumda. Bu, bir felaket. Bu rakam, kritik eşik olan 2,1'in çok altında bir seviyedir. İster iktidar ister muhalefet olsun hiç kimse buna kayıtsız kalamaz.” Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, doğurganlık hızındaki düşüşü felaket olarak tanımlaması, muhafazakâr, milliyetçi ve gelenekçi yaklaşımın doğal bir yansıması. Oysa çağdaş kaygılarla dünyaya baktığımızda kesinlikle Erdoğan kadar kesin konuşamayız. Çünkü biliyoruz ki tüm çevre sorunlarının temelinde aşırı nüfus yatıyor. Çok basit bir akıl yürütmeyle, sınırları olan bir yerin -mekân- sınırlı sayıda unsuru barındırabileceği sonucuna ulaşabiliriz. Nasıl ki Erdoğan, doğurganlık hızındaki düşüşü felaket olarak tanımlıyorsa ben de soruna asla gerçekçi bir perspektiften bakılmamasına felaket diyorum.

Maalesef Erdoğan’ın, doğurganlık hızına yönelik ifadelerine yönelik yapılan eleştiriler kısır bir ekonomi eleştirisinden öteye geçmiyor. Oysa -eğer bu bir sorunsa- sorunun ekonomik olmadığı açık seçik ortada duruyor. Doğurganlık hızındaki dramatik düşüşün sebebini ekonomiyle açıklamaya çalışmak, fazlasıyla kestirme bir yaklaşım. Türkiye’nin doğurganlık hızının çok daha yüksek oranlara sahip olduğunda ekonominin hiç de iyi olduğu söylenemez. Ayrıca günümüzde doğurganlık hızının en yüksek olduğu ülkeler fevkalade fakir olmasına karşın doğurganlık hızının en düşük olduğu ülkeler en zengin ülkeler olarak karşımıza çıkıyor.

Dünyada doğurganlık hızının en yüksek olduğu ülkeler, Mali, Nijer, Uganda, Somali, Afganistan… Doğurganlık hızının en düşük olduğu ülkeler ise; Japonya, Almanya, İtalya, Birleşik Krallık, Güney Kore… Doğurganlık hızının en yüksek olduğu ülkeler dünyanın en fakir ülkeleriyken, doğurganlık hızının en düşük olduğu ülkeler dünyanın en zengin ülkeleri. Burada tek tek rakamlar yazıyı sıkıcı bir rapor haline getirmek istemiyorum. İsteyen herkes kolaylıkla bu rakamlara ulaşabilir.

Yani doğurganlık hızındaki düşüşü ekonomiye indirgemek çok kestirme bir yorum. Sırf karşı çıkmak için bir şeyler söylemek bu. Zenginlik ile eğitim ilişkisi, eğitimli bireylerin geleneksel yaşam tarzından radikal bir şekilde uzak oluşu gibi pek çok iç içe girmiş bir olgu var kaşımızda. Fakat durum karşısında, Erdoğan’ın dediği gibi toplumun bir takım radikal akımlara kapılması gibi paranoyak bir yorum da son derece yanlış.

Olan şu: Tarih akıyor… İnsan değişiyor… Herakleitos’un dediği gibi; değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

Ya da Âşık Veysel’den alıntı yapalım:

Gemi yükün aldı gam ile doldu

Harekete kimse mani olamaz

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız