Bir Milletin Dirilişi: 30 Ağustos Zaferi

Bugün… Takvimler 30 Ağustos’u gösteriyor.
Bugün; Anadolu’nun işgalcilerden temizlendiği, Türk milletinin küllerinden yeniden doğduğu, bağımsızlığımızın mühürlendiği gündür.
Bugün; esaret zincirlerini kıran, “Ya istiklal, ya ölüm!” diyen bir milletin destanıdır.

Düşünün… 1922’nin o kan, barut ve umut kokan günlerini.
Bir yanda yokluk, açlık, yoksunluk; diğer yanda inanç, azim ve bağımsızlık sevdası.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, emperyalizmin pençesine teslim edilmiş bir milleti yeniden ayağa kaldırmak için yola çıktı. “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle başlayan Büyük Taarruz, sadece bir askeri operasyon değildi; bir milletin var olma mücadelesiydi.

30 Ağustos, yalnızca bir zafer değildir.
Bu, Türk’ün yeniden doğuşudur.
Bu, bir milletin kaderini kendi elleriyle yazdığı gündür.
O gün, bir ulus şunu haykırdı:
“Bu topraklar bize atalarımızın mirası değil, çocuklarımızın emanetidir!”

Ama unutmamalıyız ki, zafer sadece cephede kazanılmaz.
Bağımsızlık, onu korumaya hazır yüreklerde yaşar. Bugün, o kahramanların kanıyla sulanan bu topraklarda özgürce nefes alabiliyorsak, bu; Afyon’un, Kocatepe’nin, Dumlupınar’ın, Sakarya’nın destanını yazanların sayesindedir.

Bizim görevimiz, o emaneti taşımak…
Bizim görevimiz, bu bağımsızlığı korumak…
Bizim görevimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda çağdaş, güçlü, onurlu bir millet olarak dimdik ayakta kalmaktır.

Bugün, gökyüzünde süzülen her bayrak,
Siperden sızan son nefeslerin,
Dağlara kazınan bağımsızlık çığlıklarının mirasıdır.

Unutmayın…
30 Ağustos, sadece bir zafer değil, bir var oluş destanıdır.
Bugün minnetle, gururla, gözlerimiz dolu dolu hatırlamanın günüdür.

Ne mutlu ki bizler, o zaferin çocuklarıyız.
Ne mutlu ki bu toprağın adı hâlâ Vatan.
Ve ne mutlu ki göklerimizde hâlâ al bayrak dalgalanıyor.

Yaşasın 30 Ağustos!
Yaşasın bağımsızlık!
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!

Vesselam..