Üç Ayaklı Bir Kedi, 18. İstanbul Bienali Kapılarını Açtı

​Ömer M. KOÇ, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı, geçtiğimiz hafta etkileyici bir konuşmayla 18. İstanbul Bienali’nin açılışını yaptı.

“2007'den bu yana İstanbul Bienali'ne desteğimizi sürdürmekteyiz. 2036 yılına kadar sürecek bu uzun soluklu iş birliğini, sadece bir sponsorluk ilişkisi değil, ortak bir vizyonun, müşterek bir idealin yol arkadaşlığı olarak görüyoruz. İKSV ile kurduğumuz bu kıymetli bağ vesilesiyle çağdaş sanatı herkes için erişilebilir kılma ve ifade özgürlüğüne alan açma yolunda önemli adımlar attığımıza inanıyorum. Çözüm bekleyen meselelerin endişe verici bir süratle arttığı günümüzde, sanata ve sanatın dönüştürücü gücüne her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim. Bu yılki bienalin kavramsal çerçevesi olan 'Üç Ayaklı Kedi', tam da bu bağlamda zorlu durumlarda kendini koruma ve ayakta kalma ihtiyacından doğan bir dirençli olma haline odaklanıyor."

Koç, konuşmasında ayrıca Gazze'ye değinen ve kalbe dokunan bir mesaj da verdi: "Kalbim Gazze'nin uzun zamandır acı çeken halkıyla. Dualarım ve düşüncelerim onlarla. Hala bazı insanların bu korkunç soykırımı destekleyip, haklı görmeyi sürdürmesine inanamıyorum. Fakat gerçekler ve adalet sonunda galip gelecek."

Gazze, kanayan yaramız.

Gelelim bienale.

18. İstanbul Bienali, 20 Eylül’de sanatseverlerle buluşmaya başladı. Christine Tohmé küratörlüğünde “Üç Ayaklı Kedi” başlığıyla yola çıkan bienal, alıştığımız formatların dışına çıkarak sanatın ritmini üç yıla yayacak.

​Bu yıl, bienalin ilk ayağı, 20 Eylül – 23 Kasım 2025 tarihleri arasında Beyoğlu-Karaköy hattında yer alan sekiz farklı mekanda gezilebilecek. Koç Holding’in katkılarıyla ücretsiz olarak ziyaretçilere açık olacak bu bölümde, otuzu aşkın ülkeden 47 sanatçının “kendini koruma” ve “gelecek olasılıkları” temaları etrafında şekillenen eserleri sergilenecek. Sergilere ek olarak performanslar, film gösterimleri ve halka açık programlar da sanat deneyimini zenginleştirecek.

​Bienal, Bir Diyalog Alanı

Bienal Direktörü Kevser Güler ve küratör Christine Tohmé, bu benzersiz üç yıllık yapının hazırlık sürecini ve küratoryal vizyonu anlattı. İstanbul Bienali’nin 1987’den bu yana kentin küresel bir sanat merkezi haline gelmesindeki rolüne değinen İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, “Bu etkinlik, nitelikli sergilerin yanı sıra çok katmanlı bir diyalog alanı sunuyor,” dedi.

​Üç Ayaklı Kedi’nin İzinde

​Küratör Christine Tohmé, bienali hızlanan yıkım ve krizlerle dolu bu dönemi simgeleyen “üç ayaklı bir kediye” benzetiyor. Tıpkı bir kedi gibi, sendelerken bile ileriye doğru atılma çabamızı, durup dinlenmeyi ve yaralarımızı onarmayı öğrenme arzumuzu temsil ediyor.

​Bienal, sanatçılara sorduğu “Kendimizi nasıl koruruz? Alışılmadık dayanışma biçimlerini nasıl keşfederiz?” gibi sorularla, bizi bu zor zamanlarda ayakta kalmanın yollarını düşünmeye davet ediyor.

​Bu yıl, sergiler için seçilen mekanlar da bu fikri destekler nitelikte. Ziyaretçiler, Beyoğlu-Karaköy hattında yer alan Elhamra Han, Eski Fransız Yetimhanesi Bahçesi, Meclis-i Mebusan 35, Külah Fabrikası, Zihni Han, Galeri 77, Muradiye Han ve Galata Rum Okulu gibi tarihi ve kültürel önemi olan mekanları yürüyerek keşfedebilecek. Böylece, sergilerle şehrin dokusu arasında bütüncül bir bağ kurulması hedefleniyor.

​Geniş Kapsamlı Kamusal Program ve Turlar

​Bienal, açılış haftasına özel performanslar ve film gösterimlerinden oluşan zengin bir kamusal programla başlıyor. Selma Selman’ın hurda elektroniklerden altın elde etme performansı, Alex Baczyński-Jenkins’in dayanıklılık temelli dans gösterisi ve Lübnan’ın ekonomik çöküşünü anlatan bir monolog, bu programın öne çıkan etkinliklerinden sadece birkaçı. Salt Beyoğlu’nda gösterilecek filmler ise spekülatif tarihler, jeopolitik meseleler ve otobiyografik anlatımlar üzerine yoğunlaşıyor.

​Zihni Han’ın ikinci katı ise ziyaretçiler için bir ortak buluşma alanı olarak tasarlandı. Burada herkes etkinlik düzenleme önerisinde bulunabilir ve küçük bir kütüphaneden faydalanabilir.

​Koç Holding’in desteğiyle düzenlenen rehberli turlar da bienal deneyimini daha anlamlı hale getiriyor. Hem tek meknalı hem de çok mekanlı turlar sayesinde ziyaretçiler, eserleri daha derinlemesine keşfedebilir. Ayrıca, Galata Rum Okulu’nda her Cuma düzenlenen “Bebekli Sabahlar” turları, küçük çocuklu ailelere özel bir fırsat sunuyor.

​İstanbul Bienali, sanatı sadece bir sergi formatından çıkarıp, üç yıla yayılan bir keşif ve diyalog sürecine dönüştürerek sanat dünyasında yeni bir soluk getirmeyi hedefliyor.

O zaman, yaşasın sanat!