Buz üstünde Einstein gerçeği! Aynı şeyleri yapmak ve farklı sonuç beklemek!
Buz üstünde kaybolan yıllar...
Türkiye Buz Pateni Federasyonu’nun, adında da yazdığı gibi bu ülkenin “Buz Pateniyle” olan geçmişi yarım asrı aşkındır.
Ancak resmi olarak 2006’da kurulan federasyonun olimpiyat serüveni ne yazık ki inişli çıkışlı bir seyir izledi.
2006 ve 2010 yıllarında kadınlarda figür pateniyle, ardından 2014 ve 2018’de buz dansında alınan olimpiyat kotaları ülkemiz için büyük bir gurur kaynağı olmuştu.
Dikkat çekici olan ise şu gerçektir… Bu yıllarda olimpiyatlara katılan sporcularımız gerekli dönemlerde yabancı antrenörlerle çalışarak ve zamanı geldiğinde devamlı olarak yurtdışında hazırlık çalışmalarını yaparak bu seviyeye ulaşabilmişlerdi.
Yani başarı, doğru zamanda yabancı liyakatli teknik heyetlerden destek almayı bilmekten geçmişti.
2018’den sonra buz dansı ve figür pateninde bir daha aynı seviyeye ulaşılamadı.
Oysa bu dönemlerde hem ciddi yatırımlar yapıldı hem de geniş destekler sağlandı.
Peki neden başarı gelmedi?
Federasyon yönetimleri değişti, sporcular değişti ama dikkat çekici olan bir şey hiç değişmedi…
Yıllardır aynı antrenörlerin bu branşları yönetiyor olması.
Yönetimler değişti, sporcular değişti yeni alt yapıdan sporcular geldi ama hep aynı teknik kadrolar…
Sonuç ortada! Acaba başarının gelememesinin sebebi hâlâ görülmüyor mu?
Bugün hâlâ aynı anlayışla devam etmeye çalışmak, kaçınılmaz olarak aynı sonuçları doğurmayacak mı?
Burada Albert Einstein’ın şu sözü adeta durumu özetliyor. Hep aynı şeyi yapıp farklı bir sonuç beklemek.”
Üstelik burada akla gelen başka sorular da var… Teknik heyetin yıllardır hiç değişmemesinin nedeni gerçekten liyakat mi, yoksa kişisel çıkarlarını ülke başarısının önüne koymaları mı?
Daha iyileri ister yurtiçinden ister yurtdışından gelebilecekken önlerinin kapatılması, sadece günü kurtarmak için sürdürülen bir düzenin işareti değil mi? Hatta kimi zaman, yarışma sonucunu beklerken sporcunun yanına başka bir uzmanın oturmasına bile tahammül edilememesi, bu tabloyu daha da düşündürücü kılmıyor mu?
Eğer mesele başarı değil de koltuğu korumaksa, o zaman bu sporun geleceği kimlerin insafına bırakılıyor?
Shorttrack örneği aslında çok şey anlatıyor.
Hiçbir ön yargısı olmayan, tamamen liyakat ve yeteneğe dayalı yeni bir ekiple yola çıkıldı.
Ortak akıl, disiplinli planlama ve doğru taleplerle başarı geldi. Çünkü ekip sadece işine odaklandı.
Ne yazık ki figür pateninde ise sporculara yeterli teknik desteğin verilmediği açıkça görülüyor.
Bunun sorumlusu yalnızca idare değildir, olamaz da. Asıl sorumluluk, zamanında ihtiyaçları doğru yerlerden talep etmeyen, yapılması gerekeni yapmayan teknik yönetimlerde aranmalı.
Bugün aynı federasyonun başka branşında, yani shorttrack branşında bu eksiklikler giderilmeye çalışılıyor. Dünya standartlarını yakalamak için hâlâ yeni adımlar atılıyor. Ama adı “Buz Pateni” olan bir federasyonun, 2018’den bu yana olimpiyat kotası alamaması düşündürücü değil mi? Görünen o ki Milano-Cortina 2026’da da bu branşlarda yer alma şansı kaybedildi.
Üzücü olan, sadece başarısızlık değil; bunun sebeplerini araştırmayan, sorgulamayan, yanlışlardan ders çıkarmayan bir anlayışın hâlâ devam etmesi. Oysa 3,5 yıl boyunca her ay toplanıp sporcular için imkân yaratmaya çalışan, kendi işinden ve ailesinden fedakârlık eden bir Başkan ve yönetim kurulu var. Şimdi sormak gerekiyor: Onlar bu sonuçtan gerçekten memnun mu?
Başkan ve yönetim, Bakanlığa, TMOK’a ve camiaya verdikleri olimpiyat sözlerini yerine getiremedikleri için bir mahcubiyet hissetmiyorlar mı?
Elbette yaşananlardan çıkarılacak dersler var.
Artık tecrübe, bilgi ve iradeye sahip bir yönetim bulunmalı. Bu tabloyu görüp doğru adımlar atacaklarına inanmak istiyoruz. Ama zaman daralıyor. Önümüzde shorttrack kota yarışları var ve tüm gözler burada.
Eğer “Son kale” de düşerse, federasyon 2006’dan bu yana devam eden olimpiyat yolculuğunu kaybedecek. Ve asıl ağır olan, tarihe olimpiyatlara sporcu gönderemeyen bir federasyon ve yönetim olarak geçmek olacak.