Uluslararası öğrenciler korkuyor!

Artan yabancı düşmanlığı gözü dönmüşlerin, hazırda bekleyen şer guruplarının iştahını kabarttı bir anda.

Kan emici asalak sürüleri, ülkemize tatile veya okumaya gelen Arap kökenli misafirlere sözlü tacizden, fiili şiddete kadar her türlü muameleyi yapmaya kadar vardırdı olayları.

Öyle düşünüyorum ki bu işler bireysellikten çok uzak. Belli ki arkasında bir güç odağı var.

Kelle saymaya hevesli, ülkenin itibarını yerle bir etmeye, ülke ekonomisine zarar vermeye ve ırkçılık belası ile daha önce sahneledikleri Türk – Kürt ayrışmasını, Türk – Arap ayrışması üzerinden kaşıyarak kargaşa ortamı oluşturmak isteyen sözde vatanperverler, özde vatana ihanet edenler şebekesi suçüstü yakalanınca şimdilik sessizliğe büründü.

Parasını ülkemizde harcamak, vaktini Türkiye’de değerlendirmek isteyen turiste bıçakla saldıran insan müsveddesi de bu şebekenin içinde, Kuveytli turiste yumruk atan da.

Aşılanan bu suni nefret, yatırımların ve turistlerin rotasının ülkemizden başka ülkelere çevrilmesindeki belirleyici etken oldu diyebiliriz. Bu konuda yazılmış makaleler tüm yönleri ile bunu ortaya koyuyor.

Elbette birde bu durumun uluslararası öğrenciler üzerinde olumsuz etkisi var.

Suriyeliler meselesini yazdığımda, daha önce tanış olduğum, ülkemizde yüksek lisans yapıp, doktorasını tamamlamaya çalışan bir öğrenci kardeşim ulaştı bana. Kendisi Pakistanlı. Ülkesindeki ve İslam coğrafyasındaki siyasi gündemleri uluslararası medya kuruluşlarında canlı bağlantılarla konuşup tartışacak kadar da donanım sahibi. Türkiye’yi çok seviyor. Eğitim için bilinçli olarak tercih etmiş. Hem eğitim kalitesi yüksek hem de dost ve kardeş ülke diyor ama son dönemde dışarda yürürken bile korktuklarını söylüyorlar. Birkaç defa arkadaşları ile öğrenci yurduna dönerken sözlü tacize uğramışlar. Biz dışarı çıktığımızda, okula gittiğimizde bile tedirgin oluyoruz. Herhangi bir saldırıya maruz kalır mıyız diye düşünüyoruz hep diye ekliyorlar.

Bu pırıl pırıl çocukların ülkelerine döndüklerinde Türkçe ’ye ve coğrafyamıza hâkim bürokratlar, iş adamları hatta Bakan oluyorlar. Örnekleri var.

Kalbi Türkiye sevgisi ile dolu bu gençler, ülkelerinin siyasi ve içtimai hayatının önemli bir parçası oluyorlar ve elbette ki gönüllü Türkiye elçisi de oluveriyorlar.

Türk dış siyasetinde kendi ülkeleri ile kurulan ilişkilerde köprü vazifesi görüyorlar. Bu pencereden bakınca bu gençlerin korkutularak, taciz edilerek hatta şiddete maruz bırakılarak, sonrası için nelere yol açma ihtimallerini düşünmenizi isterim.

Yani diyeceğim o ki, ırkçı söylem ve saldırılar öyle birkaç kişinin münferit işi olmayabilir. Daha planlı daha hesaplı kitaplı ve hedeflenen sonuçların daha korkunç olabileceği ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerekir.

Ülkelerine döndüklerinde gönlü Türkiye sevdası ile dolu gönüllü elçilerimiz olacak bu gençleri korkutmak, tedirgin etmek, kovmaya kalkmak on yıllar sonrasında dahi etkileri olabilecek telafi edilemeyecek sorunların başlangıcı olabilir.

Son olarak Uluslararası öğrencilere söylemek isterim ki; Biz sizi çok seviyoruz. Ülkelerinize döndüğünüzde bizlerin de gurur kaynağı oluyorsunuz. Göğsünüzü gere gere gezin. Türkiye, sizi tedirgin edenlerden büyüktür…