Ah Şu Enflasyon

Çocukluk yıllarımdan beri hep duyduğum, herkesin dilinde dolaşan ve ülkenin hiç değişmeyen gündemi olan enflasyon; yaşları müsait olanların hatırlayacağı üzere, gazetelerin sürmanşetlerinde bir canavar karikatürüyle birlikte “Yine enflasyon hortladı” başlığı eşliğinde duyurulurdu. “Canavar” ve “hortlamak” gibi kelimelerle sunulan bu oranlar karşısında korkuya kapılmamak mümkün değildi.

Neydi bu canavar, gerçekten bu kadar korkunç muydu? Koskoca ülke bu canavarı öldüremiyor muydu? Ya da öldürdükten sonra tekrar diriliyor muydu? Soruları o günlerden bu günlere gelen sorular olarak devam ediyor.

O günlerden, yani 80’li yılların ekonomik atmosferinden aklımda kalan ve bana bir şekilde dokunan birkaç anıya da burada yer vermek istiyorum. O dönemin günlük ekonomi ortamı, çocuk yaşta bile fark edeceğim kadar belirgin izler bırakmıştı.

Babam, maaşını aldığı gün hiç vakit kaybetmeden döviz bürosuna giderek Mark (Almanya’nın avroya geçmesinden önce kullanılan para birimi) alırdı. Yanlış anlaşılmasın birikim yapmak için değildi. Aldığı aylıkla zar zor ay sonlarını getiriyordu. Aldığı markları ay içiresinde ihtiyacı oldukça döviz bürosuna giderek bozdurur ve bu böyle sürüp giderdi.

O zamanlar bizim oralarda neredeyse herkesin Almanya’da çalışan bir akrabası olurdu. Benim de halam oradaydı. Halacığım her yaz izne gelir, ben ise gelişine bir hafta kala heyecandan uyuyamazdım. Uyuyamayacak kadar heyecanımın nedeni, halamı ve kuzenlerimi görecek olmanın yanında getireceği Alman çikolatalarının etkisi de inkar edemem.(Maalesef o iştah hala devam ediyor.) O dönemlerde öyle çikolatalar buralarda ya hiç yoktu ya da bize ulaşamayacak kadar uzaktı.

Halam da Türkiye’ye gelirken yanında Mark getirirdi. Bu, babamın maaşını aldığı gün gidip satın aldığı aynı para birimiydi. Ama ikisi de burada alacakları bir şey olduğunda döviz bürosunda bu markları bozdurarak Türk Lirası alıp, aynı gün aldıkları bu parayı harcamaya çalışırlardı. Yani Markı saklayıp, Türk Lirasını harcıyorlardı. Demek ki Mark daha güzel bir şeydi. Acaba, Almanların çikolatalarının güzel olmasıyla, paralarının da güzel olmasının bir ilgisi var mıydı?( Bu soruyu şimdi soruyorum, küçükken bu soruyu sorabilecek yeteneğim olsaydı zannederim bugün olduğum yerde olmazdım.)

Sonra 90’lı yıllar da üniversitede de iktisat okumaya başladım. Orada da yukarıda ki sorularıma başka sorularda eklendi. Üniversite hocalarının bazıları enflasyonu tüm kötülüklerin anası olarak görüyorlardı. Öyleyse neden son verilmiyordu. Bu bir doğal afet miydi de, Almanya’yı ya da İngiltere’yi es geçip bizi vurmuştu.

İşten anlayan biri çıkıp ta bu enflasyonu tamamen yok edemez miydi? Etse ne olurdu?

Sakın, araya iki anı sıkıştırıp , sorularla yazımı bitirdiğimi sanmayın. Soru olmadan neye cevap arayacağız ki? Soruların varlığı aslında meselenin yarısını anlamak demektir. Hem enflasyon kırk yıllık sorun , bir köşe yazısına sığdıracak halimiz yoktu. Devam edeceğiz….

SON DAKİKA HABERLERİ

Bilal Kavalcı Diğer Yazıları