Türkiye’de ev kiraları son yıllarda toplumsal bir tartışma konusu haline geldi. Ekonomik dalgalanmalar, konut arzının yetersizliği ve göç hareketleri, şehirlerde kira fiyatlarını astronomik seviyelere taşıdı. Birçok vatandaş için artık kira ödemek, temel ihtiyaçlar listesinin en zorlayıcı maddesi durumunda. Kiraların bu denli yükselmesi sadece ekonomik değil, sosyal bir problem olarak da karşımıza çıkıyor. Aileler taşınmak zorunda kalıyor, öğrenciler eğitim hayallerini yarıda bırakmayı düşünüyor, genç çiftler kendi evlerine çıkamadan evlilik planlarını erteliyor. Kiracıların karşı karşıya kaldığı bu tablo, ev sahipleri için de sancılı bir süreç. Ekonomik koşullar, onlara da mali denge kurma konusunda zorluk çıkarıyor.
Ancak ortada çözülmeyi bekleyen büyük bir denklem var: nasıl hem kiracıyı hem ev sahibini koruyan bir sistem kurulur? Bugün gelinen noktada her iki taraf da memnun değil. Bu nedenle kalıcı çözüm; sosyal konut politikalarının güçlendirilmesi, adil kira düzenlemeleri ve arz-talep dengesinin yeniden kurulmasından geçiyor.
Konut bir lüks değil, temel bir ihtiyaçtır. İnsanların barınma hakkına erişiminin kolaylaştırılması, hem sosyal huzur hem de ekonomik istikrar açısından kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin geleceğinde, kiraların hayatımızdan bir yük olarak değil, planlanabilir ve sürdürülebilir bir gerçeklik olarak yer alması en büyük temennimiz.