Bal Porsuğu ve algıların yıkılışı

Murathan Birinci

Murathan Birinci

Tüm Yazıları

Teklif Şevval’den geldi. Düşünmeden kabul ettim.

Editör arkadaşlarım Melih Can Şenol ve Şevval Kul ile 2 Eylül Salı günü Kartepe Hipodromu’na giderek farklı bir deneyime yelken açtık. İlk at yarışı deneyimi için heyecanlı bir şekilde Kartepe’nin yolunu tuttuk. Özellikle motor sporları tutkunu olan Şevval, otomobil sporlarında bilet fiyatlarının astronomik seviyede olması nedeniyle en azından hayatının bu döneminde tek görebileceği padokun heyecanını yaşıyordu. (Gülüşmeler)

Gitmeden yarış bültenine bakmadan olmazdı. Bu konuda görev üstlenen Melih, kararını bir ismi görünce vermişti. Hiç düşünmeden “Bal Porsuğu” dedi. Artık gecenin son ayağından bütün gözler Bal Porsuğu’nun üzerinde olacaktı.

Kartepe Hipodromu’na geldiğimizde dikkatimizi çeken ilk şey bir inşaat haliydi. Tribün ve diğer sosyal alanları kapsayacak olan binanın inşaat halinde olduğunu gördük. Buna rağmen tribünlerdeki heyecan fark ediliyordu.

Tribündeki yerimizi alınca bu heyecanın kuponsuz olamayacağına kanaat getirdik. Ve Melih’le kupon alıp doldurmaya karar verdik. Ama bir sorun vardı! Altılı ganyan nasıl yapılır, kupon nasıl doldurulur bilmiyorduk.

Toplumsal hayatta önemli olan finansal okuryazarlık, sosyal medya okuryazarlığı gibi altılı ganyan okuryazarlığının da o hipodrom sınırları içerisinde vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunun farkına vardık. O kadar acemiydik ki ben konuyu çözemeyince kuponun arkasını çevirip “Dur kullanma kılavuzunu okuyalım” dedim. (Gülüşmeler)

Melih, “Tamam abi boş ver, doldurmayalım” dediyse de aklının Bal Porsuğu’nda olduğunu biliyordum. İçi içini yiyordu.

Tribüne, tekrar Şevval’ın yanına geçtik. Bir de ne görelim! Şevval tüm ganyanları, at yarışı terminolojisini çözmüş bize at önerisinde bulunuyordu. Artık geri dönüşü yoktu. O kupon yapılmalıydı.

Melih, hemen yanımızda oturan Suadiyeli abilerden destek istedi. “30 yıldır” kupon yapan ve hala daha tribünlerde yer alan müdavim abi halimize acımış olacak ki bize fazlasıyla hızlandırılmış altılı ganyan okuryazarlığı dersi verdi. Mesele çözülmüştü. Kupon yapılabilirdi.

Kuponumuzu geçici olarak prefabrik yapıda bulunan bölümde yatırmaya geçtik. Ama o da nesi? Yazdığımız atlardan bazıları yarıştan çekilmişti. Kısa süreli panikten sonra kupona yeni atlar ekleyip 18 lira tutan kuponu yatırdık. Kan ter içinde mücadele sona ermişti. Aklımız son koşudaki ve tek geçtiğimiz Bal Porsuğu’ndaydı.

Koşu başlamadan önce atlar padok alanında arz-ı endam ediyordu. Messi formalı Şevval, padok alanında atları heyecanlı bir şekilde takip ediyordu. Bu arada Melih aramızdan ayrılmış, gazeteci refleksi ile hareket ederek bilgi avına çıkmıştı.

Melih’in elde ettiği bilgilere göre Kartepe Hipodromu resmi olarak 30 Eylül’de açılacak. Bunun şu açıdan önemi var. Söylemek lazım. Hipodrom veya at yarışı kavramı akla ilk getirdiği algıları yıkıyor. Hipodrom, insanların çoluk çocuğu ile börek, çörek, kuruyemiş ve içeceklerini alarak geldikleri bir sosyal alan. Açılış bu nedenle önemli.

Bir koşu 2 dakika bile sürmüyor. Diğer koşu yarım saat sonra. Bu süre içerisinde aileler yiyerek, içerek, sohbet ederek, etrafta dolaşarak vakit geçiriyor. Burada sosyal bir havzadan bahsediyoruz. İşte bu nedenle açılış sonrası yeni binada oluşturulacak alanlar, kafe-restoranlar ve çocuk oyun alanları yarış harici serbest zamanın geçirilmesi için oldukça önemli olacak. Kısa bir zaman diliminden bahsetmiyoruz. 17:45’de ilk yarışın başladığı ve 21:30’da son yarışın start aldığı bir zaman dilimi. Bu açıdan serbest zaman etkinlikleri bu alanda zamanı daha anlamlı kılacaktır.

Toplumun her kesiminden insanın olduğu bu alan algıları yıkarken etrafta dolanan çocuklar atları ışıldayan gözlerle izliyordu.

Vee heyecanla beklenen son ayak gelip çatmıştı. Melih’in favorisi Bal Posuğu’nun koşusu başlamıştı. Tribünün hemen karşısında yer alan dev ekranda yarışı izlerken bir anda keyfimiz kaçtı. Bal Porsuğu tablonun dışına düşmüştü. 2 numaralı favorimiz listede bile yoktu.

Ama tarih inananları yazıyordu. Zafer inananların oluyordu. Porsuk en korkusuz hayvanlardan biri olarak bilinir. Hatta Bal Porsuğu 2002 basımı Guinness Rekorlar Kitabı’na dünyanın en korkusuz hayvanı olarak adını yazdırmıştı. Bal Porsuğu da belki de adını buradan alıyordu. Korkusuzdu. Adım adım yükselmeye başladı, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2 ve finiş. 2 numaralı Bal Porsuğu kazanmıştı.

1984 yapımı Atla Gel Şaban adlı filmde Kemal Sunal’ın hayat verdiği Niyazi karakteri at yarışlarını izlemeye gitmiş ama oynadığı kuponu yatırmamıştı. Fakat Niyazi tüm atları doğru tahmin etmişti. Niyazi'nin kazananları tahmin ettiğine şahit olan, at yarışlarını oynatan mafya babası Kazım, Niyazi’yi kendi evinde alıkoymuş, kupon yaptırmış fakat kuponlar bir türlü tutmamıştı.

Belki o an orada bir mafya babası Kazım olsa ve bizim sevincimizi görse Melih, Şevval ve beni milyoner oldu sanıp alıkoyabilirdi. Neyse ki başımıza böyle bir talihsizlik gelmedi. Çünkü gecenin sonunda yüzümüzü güldüren sadece rekortmen ve korkusuz porsuk olmuştu. Diğer ayaklar hayal kırıklığıydı. Gece boyunca yaşadığımız tek korku Şevval’i bir an bulamamış olmamızdı.

Sonuç olarak; haftaya salı sizlere de tavsiyemdir. Siz de gidin bu deneyimi yaşayın. Ya da 30 Eylül’ü bekleyin..

Kim bilir belki sizi de bekleyen bir Bal Porsuğu ve yıkacağınız algılarınız vardır...

Bal Porsuğu ve algıların yıkılışı - Resim : 1

Bal Porsuğu ve algıların yıkılışı - Resim : 2

Bal Porsuğu ve algıların yıkılışı - Resim : 3

Bal Porsuğu ve algıların yıkılışı - Resim : 4

Bal Porsuğu ve algıların yıkılışı - Resim : 5

Bal Porsuğu ve algıların yıkılışı - Resim : 6

Bal Porsuğu ve algıların yıkılışı - Resim : 7

Bal Porsuğu ve algıların yıkılışı - Resim : 8

Kartepe Hipodromu