Hiçbir şey yapmamak

Yaşamın kendi iç dinamikleri vardır; yükseliş ve çöküş, güçlenme ve çözülme, çoğalma ve tükeniş… Nietzsche’nin “decadence” olarak adlandırdığı olgu da tam bu eksende, yaşamın kendi içinde taşıdığı bir zayıflama hâline işaret eder. Ona göre decadence, insanın yaşamı isteme gücünün kırıldığı, içgüdülerinin pusulasını yitirdiği andır. Nietzsche, “Bir canlı kendisine zararlı olanı seçiyorsa yozlaşmıştır,” derken aslında modern insanın haletiruhiyesini oldukça sert biçimde tarif eder.

Fakat Nietzsche bu durumu abartılı bir felaket tablosu olarak çizmez. Hatta tam tersine, çöküşün de yaşamın akışına dâhil olduğunu, bunun “trajik ama kabul edilmesi gereken” bir gerçek olduğunu söyler. Ona göre bir türün ya da toplumun sağlığı, çürümeyi dışlayarak değil, onun nerelerde ortaya çıktığını doğru görerek korunur.

Nietzsche’nin en provokatif iddialarından biri, decadence’ın neden-sonuç ilişkilerini tersyüz etmesidir. Bugün çoğu insanın “yaşamı bozan, toplumu çürüten” diye işaret ettiği ne varsa, Nietzsche’ye göre bunlar yalnızca sonuçtur. Çürümüş bir istencin, zayıflamış bir yaşam duyusunun semptomları… Bu nedenle bu sonuçlarla savaşmak, çöküşü durdurmaz. Nietzsche’nin önerisi daha radikaldir: Yozlaşmanın yayıldığı yerleri tespit etmek ve henüz bulaşmadığı alanları korumak.

Decadence içerisindeki bireyin portresi ise oldukça çarpıcı:
Önce, çözüme ulaştığını sanan ama aslında çöküşü hızlandıran kişi çıkar karşımıza. Ardından aşırı duyarlılık nedeniyle şefkati bir erdem değil, zayıflığın ahlâkı hâline getiren tip… Üçüncü aşamada neden ile etkiyi karıştıran ve sonuçları nedenler sanan biri vardır. Sonunda da acıdan kaçış arzusuyla bilinçsizlikte bir kurtuluş arayan insan tipi…

Nietzsche’ye göre bu kişi, hangi işe kalkışsa başarısız olacaktır. Bu yüzden ona verilen en dürüst tavsiye, belki de bugünün hız çağında duyabileceğimiz en rahatsız edici öneridir: Hiçbir şey yapmamak.

Toplumlara gelince… Nietzsche, decadence’a uğramış bir toplumun bireylerini iyileştirmeye çalışmanın anlamsız olduğunu düşünür. Ona göre yüzeyde görünen sorunlarla uğraşmak yerine, çöküşün teşhis edilmesi ve yerine geçecek sağlıklı tiplerin önünün açılması gerekir. “Hastalık,” der Nietzsche, “ancak böyle yerini sağlıklı olana bırakır.”

Tüm bu değerlendirmelerin en tartışmalı tarafı ise Nietzsche’nin Hristiyanlık eleştirisinde açığa çıkar. Hristiyanlığı “olanaklı en son yozluğun istemi” olarak nitelemesi, yalnızca bir din eleştirisi değil; decadence’ın tarihsel bir örgütlenme biçimi olarak ruha nasıl yerleştiğine yönelik bir teşhistir.

Nietzsche’nin decadence kavramı bugün hâlâ rahatsız edici ama bir o kadar da düşündürücü. Belki de en önemli soru şu:
Gerçekten yozlaşmakta olan şey toplum mu, değerler mi, yoksa sadece yaşamı sürdürme istencimiz mi?

SON DAKİKA HABERLERİ

Melih Can Şenol Diğer Yazıları