Hakikatin ve tarihin dışında

Felsefe tarihinin kadim kavgasıdır: Hakikat var mıdır, varsa değişmez midir? Biz bu hakikati gerçekten bilebilir miyiz? Bu tartışma, kimi zaman Platon’un idealarına, kimi zaman Descartes’ın kesinlik arayışına, kimi zaman da aklın tüm kuşkulara rağmen bir “zemin” bulma çabasına bağlanır.

Nietzsche ise bu kadim tartışmanın tam karşısında durur. Onun için bu soruların çerçevesi en başından yanlış kurulmuştur. Çünkü “hakikat” dediğimiz şey zaten baştan beri bir fetiş, bir yanılsamadır. Nietzsche’nin ifadeleriyle: “Hakikat yoktur; manevi fenomenler yoktur, yalnızca bu fenomenlerin manevi yorumları vardır. Ve bu yorumun kendisi bile yine yorumdur."

İşte tam bu noktada Nietzsche’nin perspektivizmi devreye girer: Bilginin mümkün olup olmadığı tartışmasından çok, bilginin hangi koşullarda, kim tarafından, neyin hizmetinde üretildiği sorusuna yönelir. Perspektivizm basit bir “herkesin kendi doğrusu vardır” relativizmi değildir; bilmenin kendisinin güç ilişkilerinden bağımsız olamayacağını söyleyen köklü bir paradigmadır.

Nietzsche’nin hedef aldığı şey, kendisine kadar uzanan geleneksel epistemolojinin durağan, sabit, hareketsiz dünya tasavvurudur. Bu tasavvurda dünya, keşfedilmeyi bekleyen düzenli bir yapı olarak düşünülür. Oysa Nietzsche’ye göre dünya tam tersidir: Sürekli değişen, güç odaklarının mücadelesiyle şekillenen bir oluş alanı.

Güç istenci öğretisi bu nedenle perspektivizmin merkezindedir. Dünya, güç istencine sahip odakların birbirleriyle kurdukları ilişkilerden ibaret bir akıştır. Her güç odağı, dünyayı kendi yönelimleri, kendi arzu ve çıkarları, yani kendi perspektifi doğrultusunda yorumlar. Dolayısıyla dünya dediğimiz şey, tek bir hakikatin tecellisi değil; sayısız perspektifin çarpışma ve etkileşiminden doğan bir yorumlar toplamıdır.

Nietzsche’nin şu cümlesi meseleyi berraklaştırır: “Bir güç odağı için dünya, tüm diğer güç odaklarına yönelik benimsediği perspektif yoluyla yapılan yorumların toplamından başka bir şey değildir.”

Bugün hâlâ “hakikat” üzerine konuşurken yaşadığımız gerilim, aslında Nietzsche’nin açtığı bu yarığın izlerini taşır. Dijital çağın bilgi kaosunda, herkesin kendi “gerçeğini” ürettiği bir dünyada, Nietzsche’nin perspektivizmi belki de hiç olmadığı kadar günceldir. Çünkü bize şunu hatırlatır: Hakikat arayışımız çoğu zaman hakikatin kendisine değil, güç istencimizin yöneldiği yere bağlıdır.

SON DAKİKA HABERLERİ

Melih Can Şenol Diğer Yazıları