Yalakalara hayati tavsiyeler ve migren krizlerim
“Yalakanın iyisi, efendisi osurunca derin nefes alandır”
Siyaset yazmaktan sıkıldım. Edebiyata dönmek istiyorum fakat mesleğim buna izin vermiyor. Gazeteci Türkçeyle uğraşır, masasının üstünde hep kelimeler vardır fakat edebiyatla ilişkisi beklenenden çok daha azdır. Her şeyin günlük olduğu bir meslek ortamında kalıcı şeylerle ne kadar uğraşabilirsin ki? Gazetecinin yazıları maddenin katı haliyle değil, gaz haliyle yazılır. Havaya uçar… Siyasetten sıkıldım ve medyadan da sıkıldım fakat bana ilham vermeye devam ediyor.
Yalakalığın inceliklerini yazmak istiyorum. Yalakalığın inceliklerine yalakaları inceleyerek vakıf oldum. Yalakalığın bir tarihi olmalı, hatta başarabilirsek yalakalığın bir maliyeti olmalı. Yalakalara yalaka oldukları hatırlatılmalı. Borges’in, “Alçaklığın Evrensel Tarihi” kitap ismi harika değil mi? Ya da Hasan Yalçın’ın “Dönekler” kitabı? “Yalakalığın Tarihi” de yazılabilir elbette. Bir derkenar olarak burada kalsın, Allah kenara yazdıklarımıza bir gün dönmeye fırsat verirse işimize yarar.
YALAKALIK NEDİR?
Ben bazı yazıları tetiklenerek yazıyorum. Bir fotoğrafta birisi ya da birileri, birilerine yaltaklanıyorsa, yaranmak için hareket ediyorsa, protokol manyağıysa, sığıntı olmayı göze alıyorsa, düştüğü durumu umursamıyorsa, kariyerini oraya borçluysa, şahsiyeti yoksa işte yine bir yalaka buldum izleyeyeyim diyorum. Bu yazıya ilham olan herkese bu anlamda teşekkür ederim. Önce soytarıları bu hikâyeden çıkaralım. Yalakalar soytarılardan daha aşağıdadır, tarih bunu böyle yazar. Soytarılar kadrolu bir çalışandır, karşılığında doğrudan efendisinden para alır. Soytarılar sarayda kadro alabilir, halk içinde sanat yapabilir halkı güldürebilir ama yalakalık çok daha yaygın bir durumdur, kariyerle ölçülmez; bir şahsiyet sorunudur. Yalakaların sabit bir pozisyonu yoktur, günün her saati, yapabildikleri her saat yalakalık yapmaktan zevk alırlar. Yalakalar aklını değil dilini kullanır. Yalakalar mecburen yüzsüzdür, utanılacak bir şey yapmadıklarını düşünürler; bir tür reflekstir bu. Yalakalar oldukları her yerde sığıntıdır esasında, içten içe bunu bilirler. Fark edilmemekten, görünmemekten, onlara yalakalık fırsatı verilmemesinden çok rahatsız olurlar. Yalakalar üstlerine aşıktır, altındakilere zalim. Yalakalar rol yaparlar, en gerçek oldukları anlar da sahteliklerini örtmek için kullandıkları daha sahte bir yöntemdir. Yalakalar eleştirel bakamazlar çünkü sadece onay odaklıdırlar, kabul onların varlığının onayıdır. Elbette bu bahsettiklerim üstleri için geçerlidir, yoksa yalakalar altta kalanlara eleştiri de yaparlar, cehennemi de yaşatırlar… Yalakadan fikir alınmaz, yalakaya dert anlatılmaz, yalakayla dostluk yapılmaz. Yalakanın iyisi eve gidip utananıdır, az bulunur ama illa vardır. Yalakalık çoğu kez profesyoneldır, bunu işe dönüştüren vardır. Bunun üzerine kariyer inşa etmeye çalışanları birlikte izlemiyor muyuz? Bu arada yalakaların dili evrenseldir, her dilde, her ülkede, her toplulukta yalakalar bulunur.
YALAKALARA HAYATİ TAVSİYE
Yalakalar tavsiyelere muhtaç mıdır bilmiyorum ama yalakalar eğer tavsiye dinliyorlarsa onlara tavsiyede bulunmak istiyorum. Bazen bazı köşe yazılarınızı okurken migren krizim tutuyor. Güçlü bir iğrenme duygusu muhtemelen önce alnımı, sonra da kafamın geri kalanını ele geçiriyor. O anlarda fazla empatiden ölüyor, utanıyorum. Eğer bir belediye başkanını, eğer bir siyasiyi, eğer bir işadamını fark etmez işte kimi övüyorsanız övün size altın bir kural vereceğim.
Yalakalar yalamayı abartmamalı. Yalakalar, efendilerini haddinden fazla yalarlarsa övmek istediği kişi utanabiliyor. İyi yalaka sahibini utandırmaz, utandırmamalı. İyi yalaka dozu hep yerinde, kararında tutmalı. Yanlış anlamayın kendisi için değil efendisi için. Yalakalar alıngan olur, umarım yalakalar bu yazıyı okuyup üzerine alınırlar…
YALAKALARI SADECE YALAKALAR SEVER
Güce yakın olsa dahi yalaka olmayan, kendi başına ayakta duran, gücünü kendinden alan, ne kadar zor şartlarda çalışırsa çalışsın şahsiyetini koruyan herkesi çok seviyorum. Yalakaları ise sevmiyorum çünkü yalakaları sadece yalakalar sever…
PARDON FİLMİNİN ÖĞRETİCİLİĞİ
Tam yazı bitti derken editörümüz Melih Can bir repliği hatırlattı. Pardon filminden tam da yazıyı özetleyen 53 saniye var, her şeyini kabul eden yardımcısına müdür şöyle söylüyor, “Ne desem güzel olur diyorsun! Senin şahsiyetin yok mu? Bir şeye de hayır, öyle olmaz desene lan” diyor.