Bana Sürdürülebilir Şekilde Balık Tutmayı Öğret
1978 yılından bir fotoğraf gördüm geçen hafta. Balık mevsimi için TBT gibiydi. O kadar ama o kadar çok balık vardı ki Boğaz' da, insan düşünmeden yapamıyor: Bu kadar yanlış yaşamayı nasıl başardık, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde?
Bir şeyi koruyamamamız genetik bir sorun mu, karakteristik bir sıkıntı mı, insan merak ediyor. Başka benzer, kıyısı bol, denize komşu ülkelerde bizdeki gibi “ölen deniz” gibi distopik tanımlamalar kullanmak zorunda kalmıyorlar kendi denizlerine, kıyılarına bakarken. Ama elbette küresel çapta bir deniz kirliliği sorunu var.
Mavi Bir Gelecek Mümkün mü?
Google amca, denizler üzerine çözüm üreten pek çok makaleyi ulaşılabilir kılan ihtiyar bir genç olarak, önüme sayfalarca değerli öneriler, stratejiler içeren makale çıkardı, deniz kirliliği ve bio çeşitliliğin azalması üzerine kaygı dolu sorularımı yanıtlarken. Bir ucundan bireysel olarak bile tutabileceğimiz neler bulabiliriz, organizasyonlar olarak neler yapabiliriz, bakalım.
Ülke Stratejileri ve Yeni Teknolojiler
Denizler ve okyanuslar, gezegenimizin yaşam damarları. İklimi düzenler, milyarlarca insana gıda sağlar ve organizasyonlar bio çeşitliliğin büyük bir kısmına ev sahipliği yapar. Ancak aşırı avlanma, kirlilik, iklim değişikliği ve habitat tahribatı gibi nedenlerle deniz ekosistemleri ciddi bir baskı altındadır. Bu küresel sorunun üstesinden gelmek için ulusların, yalnızca korumacı değil, aynı zamanda deniz canlılığını artıran aktif, teknoloji destekli stratejiler geliştirmesi gerekmektedir.
Yasal ve Yönetimsel Çerçevenin Güçlendirilmesi
Bir ülkenin deniz yaşamını korumadaki ilk adımı, güçlü ve uygulanabilir bir yasal zemin oluşturmak öncelikle. Bizi doğru çalışan bir yasal zemin ve hukuk sistemi korur, biliyoruz ki. Denizlerimiz için de bu böyle.
İkincil olarak etkili Deniz Koruma Alanları (DKA), deniz biyoçeşitliliğini korumanın en temel yollarından biri olarak öneriliyor. Hassas ekosistemleri ve türleri kapsayan iyi yönetilen Deniz Koruma Alanları (DKA) ağları kurmamız gerekli. Bu alanlar, balık popülasyonlarının çoğalması için “sıfır avlanma” bölgeleri olarak işlev görmeli ve deniz canlılarının yaşam döngülerini güvence altına almalı. Yeni yaklaşımlarda DKA’ların belirlenmesi ve takibi için uydu görüntüleme ve yapay zekâ (YZ) destekli analizler de kullanabiliriz . YZ, koruma için en kritik bölgeleri, insan faaliyetlerinin etkilerini ve kaçak avlanma risklerini yüksek hassasiyetle modelleyebilir.
Sürdürülebilir Balıkçılık Politikaları: Sana Bana Yeter, Artar Bile Deniz!
Aşırı avlanmayı engellemek için ülkenin bilime dayalı kota sistemleri ve avlanma mevsimleri belirlemesi şart. Özellikle hassas türler için koruma tedbirleri artırılmalı elbette.
İzlenebilirlik ve Şeffaflık ise önemli. Balıkçılık faaliyetlerinin kaynağı, avlanma yöntemi ve miktarı blokzincir teknolojisi ile kayıt altına alınabilir. Bu, hem yasalara uyumu artırır hem de tüketicilerin sürdürülebilir ürünleri seçmesini kolaylaştırır.
Sürdürülebilir avlanma tekniklerine geçiş yapan, daha seçici (hedef dışı türleri yakalamayan) av araçları kullanan balıkçılar desteklenmeli örneğin.
Reform
Deniz kirliliğinin ana kaynakları karasal kökenli. Endüstriyel atık, evsel atık su, tarım akışı ve özellikle plastik kirliliğini azaltmak için tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması ve “Sıfır Atık” prensiplerinin ulusal çapta uygulanması. Atla deve değil gibi görünüyor ama atla deve maalesef bu konular, uygulamaya gelince.
Kıyı şehirlerinde ileri düzey atık su arıtma tesisleri kurulması gerekliymiş mesela. Tarımsal alanda, gübre ve pestisit kullanımını azaltan iyi tarım uygulamalarının teşvik edilmesi gerekliymiş, temiz ve canlı bir deniz için.
Korumacılığın ötesine geçerek, deniz canlılığını aktif olarak artırmak için yeni nesil teknolojiler de kilit rol oynayabilir.
Yapay Resifler ve Habitat Restorasyonu
Geleneksel beton resiflere ek olarak, 3D baskı teknolojisi ile mercanlara ve diğer deniz canlılarına özgü, biyolojik olarak uyumlu karmaşık yapılar oluşturulabilir. Bu akıllı resifler, eriyen mercan resiflerini restore etmek ve yeni habitatlar yaratmak için kullanılır. Restorasyon çalışmalarında, mikro parçalanma (micro-fragmentation) gibi yenilikçi tekniklerle mercanların daha hızlı büyümesi sağlanabilir.
Otonom Gözlem ve Veri Toplama
Deniz altı ortamının sürekli izlenmesi, sorunlara anında müdahale edebilmek için hayati önemde. Robotik Denizaltılar (ROV’lar) ve Otonom Sualtı Araçları (AUV’ler), YZ tabanlı algılama sistemleriyle donatılmıştır. Deniz tabanını haritalayabilir, kirlilik seviyelerini ölçebilir, kaçak avlanmayı tespit edebilir ve hassas türlerin popülasyon dinamiklerini invazif olmayan bir şekilde izleyebilirler.
E-DNA (Çevresel DNA) Teknolojisiyle ise bir bölgedeki su örneklerinden alınan DNA’lar analiz edilerek o alanda yaşayan tüm türler hızla ve düşük maliyetle belirlenebilir. Bu, biyoçeşitlilik envanterini çıkarmak ve türlerin dağılımını izlemek için devrim niteliğinde bir araç.
Deniz Kirliliği Temizleme Sistemleri
Denizdeki yüzen plastik atıkları ve mikroplastikleri toplamak için deniz yüzeyinde ve altındaki otonom temizlik platformları geliştiriliyor bir süredir. Bu sistemler, deniz akıntılarını modelleyen YZ algoritmaları sayesinde atık birikiminin yoğun olduğu alanları hedefleyerek maksimum verimle çalışabiliyor.
Biyolojik Çözümler ve Yenilenebilir Enerji
Eğitim ve Küresel İşbirliği
Kamuoyu Bilinçlendirme
Eğitim kampanyaları ile de deniz ekosistemlerinin önemi ve bireysel sorumluluklar konusunda farkındalık artırılmalıdır. Sanat ve Sanal Gerçeklik (VR) teknolojileri, deniz altı dünyasını insanlara ulaştırarak empati kurmayı kolaylaştırabilir.
Uluslararası İşbirlikleri de önemli. Denizler ulusal sınırlarla sınırlı değildir. Bir ülkenin kendi münhasır ekonomik bölgesindeki çabaları, komşu ülkelerle bilgi paylaşımı, ortak izleme programları ve sınır aşan kirlilikle mücadele anlaşmaları ile desteklenmelidir.
Deniz yaşamını korumak, sadece çevresel bir görev değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir zorunluluktur. Bir ülke, güçlü bir yasal çerçeveyi yeni nesil teknolojilerle (YZ, Robotik, E-DNA, 3D Baskı) entegre ettiğinde, deniz ekosistemlerinin üzerindeki baskıyı azaltabilir ve deniz canlılığını aktif olarak artırabilir. Bu bütünleşik ve ileri görüşlü yaklaşım, denizlerimizi gelecek nesiller için sağlıklı, üretken ve canlı tutmanın tek yoludur.
Mavi ekonominin sürdürülebilirliği, denizlerimize gösterdiğimiz özenle doğrudan ilişkilidir.
Mavi güzeldir, deniz güzeldir, ekosistemindeki canlılarla ve ekoçevresiyle dost yaşamaya çalışan insan da öyle.