Savunma Sanayinde “Peki Kim Üretecek“ Süreci!..

Savunma Sanayinde “ Peki Kim Üretecek “ Süreci…!

Buraya kadar tüm hikayesi ile olmasada genel hatları ile savunma sanayindeki gelişim sürecini anlatmaya çalıştık; elbette yüzeysel olarak anlatmaya çalıştığımız bu süreç detaylara inildiğinde inanılmaz bir eko sisteme iniyor ve her nokta binlerce kelime ile anlatılması gerekiyor.

Ar-Ge tasarım sonrası ortaya çıkan, üretilmesi uygun, malzemesi uygun ürün. Üretilebilmesi halinde kritik, ihtiyaç ve önemli… Ortada model yok, örnek yok; peki nasıl üretime alınabilir bu ürün? Ne çıkacağı konusunda tasarım ve arge ok ancak gerçekten sahada işlevsel olacak mı? değişmesi, müdahele edilmesi gereken yerler var mı? Buna kim cevap verebilir…? Üstelik askeri platform, mühimmat nasıl prototip üretilecek? Üretildi diyelim nasıl test edilecek? Düşünün bir uçak yaptınız bunu kim test edecek? Bir mühimmat yaptınız nasıl bir test yolu izlenecek? Buna uygun cihaz ve ekipmanlar varmı elimizde veya kimde var, nerde var? Bu sürecin kalifiye olmasının güçlüğünü herhalde takdir edersiniz…Alınması gereken sorumluluk, mesuliyet nasıl bir zorluk gerekitiriyor…?

Bütün bu süreçleri hallettik; insiyatif alacak erkleri bulduk, iş başına getirdik… Peki kaç tane üreteceğiz? Sanayide üretimde paradoks diye bir tanım varsa bu savunma havacılık sanayinin gelşimi için tam karşılıktır.

Üretebilecek bir sanayici bulduk; bu sanayi kuruluşumuzun makina ekipman alt yapısı buna uygun mu? Yatırım gerektiriyorsa üretilecek adedi sipariş öngörüsünü nasıl belirleyeceğiz? Henüz işlevsel olup olmadığı belli olmayan bir bize nasıl bir üretim süreci verebilir ki…? Kalıp gerekiyorsa bir ürün için kaç adede hedef olacak kalıp üretilebilir? Hangi sanayici bunun altına imza atar? Ne mutlu bize ki bu ülkede savunma sanayi deyince elini taşın altına koymayan sanayicimize, sürece katkı vermeyen işadamımız rastlamadık. Herkes elinden geleni yaptı. Fabrikalarını, hatlarını bu şekilde hizmete açan tüm sanayicilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.

Olup olmayacağını bilemediği bir ürün için tezgahını bağlayan, hatta tezgah alan, yatırım yapan gözükara kalbi ak sanayicilerimiz sayesinde bu süreçleri yavaş yavaş da olsa aştık…Bu başta bizi çok negatif düşüncelere iten bir süreçti. Bir ürünün tasarımını götürdük, hangi malzeme? Tasarlanan malzeme ile üretim uygun mu? Makina uygun mu? Bu tesiste bulunan teknik ekip bu sürece uygun mu? Kalite süreci ve hemen ardından kalifiye süreci nasıl olacak sorularının hepsine karşılık bulundu çok şükür…

Savunma ve havacılık endüstrisi öyle bir süreç ki… Bir ürüne tamam oldu deyip onu kalifiye etmek büyük risk, büyük maliyet ve sabır gerektiriyor. Bugün sadece savunma, havacılığa çalışan şirketlerimizin bir çoğu yakın geçmişte farklı sektörlere hizmet veren kuruluşlardı. Şimdi ya üretimin bir kısmını bu sektöre açtılar ya da tamamen yeni yatırımlar ile yeni kuruluşlar ortaya çıkardılar. Ama sonunda yaptılar ürettiler çıkardılar.

Bizim birşeyler yapabileceğimizi ve artık kendi kendine yataceğimizi anlayan bir çok yabancı makina ekipman firması, hatta kendi yaşadığım kesici takım yapan firma, rabotik hatlar vb işler yapan firmalar, makinalarda kullandığımız ve itahalatına mecbur olduğumuz yağları bile bize vermediler. Bir imalat sürecinde kalıplama maliyetleri dolayısı ile toz sinterleme cihazı almak istedik bize şirket olarak teklif dahi vermediler, üniversite bünyesinde oluşturduğumuz bir araştırma merkezi üzerine getirmek zorunda kaldık; sonra bunu anladılar ki savunma ya çalışıyor… Polimer esaslı ürün yaptığımız bu cihazın metal yazanını isteyince kodları kapalı veiririz dediler…! Onu da hallettik neticede ama bunları hep yaşadık.

Yukarıda belirttiğimiz “Mevcut yapılmış yatırımlar, mevcut alt yapısı olan sanayi kuruluşlarımız“ tam olarak KOCAELİ sanayimiz özelinde analiz edilmeli görüşü burada ortaya çıkıyor işte… Örneklersek. Çok iyi bildiğim bölgemizden İsviçre saat sanayine hassas kesici takım üretebilecek bir kuruluşumuz varken neden bunu tespit ederek sürece dahil edemedik? Bu gün savunma sanayi, havacılık hatta otomıtiv firmalarının birinci tercihi kesici takım markalarının nerede ise hepsi İsrail menşeli… Bu örnekte olduğu gibi o kadar çok firmamız var ki ilimizde…! Bunların sürecin dışında kalmasını anlamak mümkün değil.

Biliyorum her yazımda aynı konuyu, aynı eleştiriyi yapıyorum ancak bunu bilinçli yaptığımı da sizler bilin… Dertli olmak lazım; sektör için, ilimiz için, ülkemiz için… Şunu kesin olarak biliyorum dertli çok kardeşimiz var bizle aynı lokasyonda sanayicilik yapan ve biz onlar ile daha çok yolumuz var yürüyeceğimiz… Ben bu süreci herşeye rağmen ısrarla takip edeceğim…

Yeri gelmişken bir konuyu da burdan açıklamak ihtiyacı duyuyorum; bu sadece eleştirmeyi marifat sanan bir kaç kişi için geçerli elbette… Biz uçak yapabilen, helikopter yapabilen bir ülkeyiz bu kim ne derse desin böyle çünkü çıktı var havada uçan uçak varken bunu sorgulamak meczupluktur değilse hainliktir. Motor vb aksamlar söz konusu ediliyor…! Rolls-Royce bir motor firmasıdır; ancak hiçbir uçağı yoktur… Boing 747-757 LockheedL 1011, TristarTupolev gibi uçaklarda hep bu marka motor var… şimdi ne diyelim “Boing aslında uçak üretmiyor yalan söylüyor” desek aynı şey değilmi? Bunları gördükçe anladığım şu; biz aslında çok şeyi başardık derken içimizdeki sabotajcı hainleri çok ihmal etmişiz… Her şeye olduğu gibi onlarada sıra gelecektir muhakkak… Anlatıp gösterip öğreteceğiz…

Saygılarımla

Celalettin KIRBOZ

Savunma sanayi
SON DAKİKA HABERLERİ

Celalettin Kırboz Diğer Yazıları