Elif Tarakçı Uzan

Sarılmak isteyip de sarılamadıklarınıza gelsin bu şarkı da

Sevilmeyi ve sevmeyi öğrendiğimiz insanlar vardır. Yâda sevgiyi yakıştırdığımız, istediğimiz gibi seven insanlar. Dokunduğunda iliklerinize kadar hissettiğiniz sevgi, gözlerinize baktığında içinizdeki titreme, hayatta bir kere oluyor sanırım, diğerlerinin sadece adı sevgi olabilir bu bir tez sadece, farklılıkta gösterebilir tabi.

En çok kavga ettiğiniz, ne onunla, ne de onsuz olabileceğiniz insanlar bu sevgi kısmına girer diye düşünüyorum naçizane.

Keşke beyni kullanmak için de ehliyet zorunlu olsa. Lakin çoğu kişinin doğru kullanmadığı ve çevresine kalıcı hasarlar bıraktığını gözlemliyorum. Bunun için size birkaç önerim olacak farkına varabilen gören okuyan şanslı insanlardan olmanız dileğiyle;

*Beyniniz her zaman bir depo gibi çalışır. Telefon numarası gibi kısa bilgileri veya geçen yıl doğum gününde neler yaptığınız gibi uzun ve yoğun bilgi içeren anılarınızı depolar. Bilgileri kaydedin, hatırlayın ve gözden geçirin. Bu sayede güçlü bir hafızaya sahip olacağınız gibi, unuttuğunuz birçok bilgiyi de yeniden canlandıracaksınız. Hatıralarla dolu hayatınızdaki her şey beyninizde depolanırken, size de bu depoyu kullanma şansı doğacak.

*Mutluluk parfüm gibidir; kendinize sürmeden başkasına bulaştıramazsınız. Yürüyebilmek, konuşabilmek, ağlayıp gülebilmek bile başlı başına birer mutluluk kaynağıdır. Küçük şeylerle mutlu olmak yine sizin elinizde.

Gelirken görünmemenin en etkili yolu önceden orada olmaktır,

Yeryüzündeki insanlardan kaç tanesi kendi sınavını başarı ile geçiyordur acaba;

Bilirkişi biz insanoğluna sorsanız hepsini geçiyoruz evvel Allah neyle nasıl geçtiğimizin hiçbir önemi yok;

Hangi konu ile ilgili yola çıkılırsa çıkılsın hangi yol olursa olsun ki hele ki fırtınalı bir yolsa. Bizim gibi mucizevi yaratılanlar için en büyük fırtına yarım bardaktır.

Yola çıkmak da belli başlı bir iştir. Hazırlık ister önlem almazsak yarı yolda bile kalabiliriz. Donanımlarımız önemlidir. Hele yol zorluysa bazen bunu aşmak sadece donanımlarımıza bile bağlı olabilir.

Eğer birde elimizdeki malzemelere güvenmiyorsak, yanımızdaki donanımlı insanlara kulak verelim.

Niye mutluyum ki

Yenidünya düzeni çok zor. Niye Mutlu olduğumuzu sorgular olduk.

Kendi halinde hafif bir tebessüm iliştiğinde yüzümüze görenler tarafından; “niye gülüyorsun” diye bir soruya maruz kalıyorsun hatta daha da öteye gidiyorum “a deli, kendi kendine gülüyor“

Sanki dünya her sabah yeniden kuruluyor. Bu yıl da Ocak’la başladı, mesela.

Artık küsmeler bitti. Kimse kimseye küsmüyor. O çocukluğumuzdan kalan saflığımız... İnsanlar genelde sevdiklerine küstüğü için, bu duyguyu tamamen rafa kaldırdılar. En iyi ihtimalle takipten çıkarıyor, unfollow + block ile sessizce uğurluyor. Hâlbuki küsmek çok naifti: “Sana kızdım, ama senden vazgeçmedim,” demenin en saf haliydi. Ve galiba... bitti.

Yale Üniversitesi’nde ünlü bir zaman yönetimi profesörü, bu konuyu ilk derste çok güzel bir şekilde anlatmıştır.

Malum şehrin curcunası içinde, kendi sesini ve rengini kaybetmeyenlere selam olsun.

Hani böyle en sevdiğin şarkıyı radyoda yakalarsın, keyiflenirsin ve gaza gelip sesini tam açtığında şarkı biter ya işte tam öyle keyifli ve hızlı geçsin haftanız, günleriniz.

Uzun zamandır yapmadığınız, gitmediğiniz yerlere gidin insanları görün, sohbet edin ruhunuzu dinlendirin. Eskiler her zaman yeni gelen günden beklentiler den daha iyidir ne olacağını biliyoruz en azından. Yeni gelen günlerden mucizeleri bulmak düsturunu hayatımıza aldıysak heyecanlı bekleyişin tarifi yok bende. Büyüklerle sohbet etmek beni hep dinlendirir ve heyecanlandırır. Okuduklarımdan araştırdıklarımdan daha fazla bilgi edinirim onlardan.

Aklımın başımda olduğu uzun korkunç dönemlerim oldu. Neyse ki geçti.

İnsanların aklı başında diye tanımladığı şeyler dar bir davranış aralığı olduğundan geniş geniş takılmak daha cazip geliyor.

Ağzınızı genişçe açıp gülmek, elini ağzına kapatıp gülmekten daha özgürce bu yüzden. Herkes arabalarına evlerine kaçarken sen bulutların altına ve toprağın üzerine sığın şifa buralarda hava nasıl oralardaaaaa

Çırılçıplaktır insan, önce doğdu sonra âşık olduğunda. Aşkın insandaki şekli kişiye göre tabi ki değişkenlik gösterir.

Aşkın hangi halinden nasipleniyoruz işte bu, ucu çok açık bir duygu. Gerçi asıl aşkı bulanlar nasiplerini almış farkındalık pik yapmış bir şekilde hayatlarına devam eder. Saçtıkları ışık ve enerji ile etrafındakiler bile nasiplenir.

Gerçek aşkı anladınız değil mi?

Selam; yurdumun güzel insanları;

Kalbi, beyni, dili bir olan güzel insanlar selamım sadece sizlere, hepinizi seviyorum o yüzden.

Bugün biraz daha sohbet eder gibi yazmak istedim sıcak sıcak;

Herkese saygı duymayı ne zaman öğrenecek EY İNSANLIK?

Sevgi zorunlu değil bununla birlikte SAYGI zorunlu kendine gel silkelen bir bakalım;

Bu devran böyle gitmez kendini bilmez saygısız öyle bir an gelir ki hiç anlamazsın seni öyle bir sayar ve severler ki hiç unutamazsın.

Nasıl istersen öyle; Oyunu kuralına göre oynamazsan, dengeyi iyi sağlamazsan,kötü gelenin yanın da iyiyi görmezsen, iyi’nin yanında kötüyü görmüyorsan (birlikte gelirler çünkü panzehir gibi düşünün ) Tepe aşağı düşersin.

Beş yüz yıl önce de böyle idi, şimdi de böyle. Değişen pek bir şey yok aslında, hele ki yaradan dan ötürü olan; biz mucizevi varlıklar güçlerimizin farkına varmamışsak. Vah vah vah JJJJ

Üzülmeyin o kadar geç kalmış sayılmayız.

Sen neye hazırsan oda sana hazırdır;

Her şeyi iyi tarafından görmek iyi gibi görünse de gerçek şu ki hayat bazen berbattır ve yapabileceğiniz en sağlıklı şey de bunu kabul etmektir.

Negatif duyguları inkâr etmek daha derin ve daha uzun ömürlü negatif duygulara ve duygusal bozukluğa sebep olur. Sürekli pozitif olmak hayatın sorunları için geçerli bir çözüm değil bir inkâr biçimidir. Doğruyu ve değeri seçersen bu sorunlar size zindelik, kuvvet ve şevk verir.

Çok doğru değil mi? İnsan istediği bir şeyi elde etmek, ona ulaşmak ve yapmak için gözü kapalı bodoslama gitmez mi üzerine dünyanın, istisnalar tabi ki vardır üzerine alınmasın onlar.

Hayatımızda yaşadığımız yaşayacağımız ne varsa bizler çağırıp kabul etmiyor muyuz?

E bu durum böyle ise beylik laflara, girişimlere ne hacet, neye üzülüyoruz peki bu durumda?

Bu hafta risk alıp kutuma gitmek istiyorum sizlere de risk alabildiğiniz başarılı hissedeceğiniz bir hafta dilerim.

Belki de dilemem çok da mühim değil aslında; Sonuçta her şey kısmet değil mi?

Komik, eğlenceli heyecanlı, tatlı telaşlı, sağlıklı, aşklı, bir hafta isterseniz bu hafta kutunuza gidin siz de bence belki de büyük hissedersiniz bilemiyorum ama bir şeyler hissedeceğinize eminim.

Eşsiz bir bitkidir. Başlangıçta narin cılız bir fidedir, her şeye boyun eğecek sanırsınız içinizde şefkat uyandırır, sonra gitgide hayata daha sıkı tutunur. Suya açlığı artar yaprakları sertleşir başı dikleşir incisini korumak isteyen bir istiridye gibi zırhlara bürünür. Sonra bi gün kıskançlıkla sakladığı şeyi cömertçe sergiler kozası açılı verilir ve siz o bembeyaz ışığı o saflığı yumuşaklığı görürsünüz hayran kalırsınız.

Aynı kadınlar gibi değil mi? .Sesleri duyar gibiyim

… “aaa ne o öyle

Neye zaman harcarsan onun karşılığını, neyi ne kadar az önemsersen onu da o kadar hayatına alırsın.

En çok zaman harcadıklarımızı düşünün? Tabi öyle bir zamanımız varsa.

Düşünüyorum; (genel olarak ) dedikodu time

Dalgasız denizde herkes kaptan,

Sakin ve sığ yerlerde herkes bilirkişi herkesin yorumu var.

Her şeyi onlar bilir ekibi size de selam, iyi haftalarınız olsun. Boş mevzular olsun ki nefes alabilin maazallah zamansız kayıplar yaşamayalım.

Güzel insanlar halen var demek ki eskilerin dediği gibi; gözlerinizden, yüzünüzden, duruşunuzdan iyi insan olduğumuzu düşünerek harekât edecek insanlar ve hareket ettirecek insanlar bulunmakta.

AVM lerin birinde bir bebek mağazanın içinde alış veriş için dolaşırken, bir bayanın uzaktan beni izlediğini fark ettim “kendime şöyle bir baktım her hangi bir sıkıntı var mı görüntüde diye bana göre yok“ abesle iştigal bir durum.

Ben de ürün etiketlerine bakarak incelikle (sanat işi resmen bebeğe bir şeyler almak) kaç aylık, boyu kaç cm bebeğin ince işçilik istiyor almak istediğim ürünü arıyorum.

Mucizeleri bulmak için. Sabah kalkılır camın önüne gidilir ve gün ışığını içinize çekmek için PERDE

0 (sıfır) derece altında olan kalplerin, beyinlerin, dillerin, günlerin, zamanların, içine katılarak donmasını önleyen; sevgi, anlayış, sağduyu içeren bir madde, koruma amaçlı ANTİFRİZLİ bir güne SAHNEEEE

İnsanlar üzüldükçe, planladıkları olmadıkça, mucizeleri göremedikçe hevesi gidiyor köreliyor.

Alohaaa!

Her sabah kullandığım yolun bir kısmında yol çalışması var. (Çalışma olmayan yollar bizim değildir) Aracımı da sürekli park ettiğim bir yer bulunmakta. Alışkanlık ya direk gidip oraya park ediyorum çoğunlukla boş olur. Ve arabayı bıraktıktan sonra karşıya geçmem gerekiyor. Çok fazla hız yapabileceğin bir yol değil kullanacağım yol, bir tane hatun geliyor otoban da gibi. Elimle “yavaş yavaş sakin sakin “ diyerek hatunu durdurdum bir de baktım arabanın arkasında çocuk, konuşurken kullandığım kelimeleri yazarak devam edeceğim.

“Hacı hayırdır! Yolculuk nereye?

Araştırmacıların dediğine göre kelebeklerin ömrü bir gün değilmiş. Yetişkin kelebeklerin ömrü türüne bağlı olmak üzere 1 hafta ile 1 yıl arasın da değişebilirmiş. Üstelik bu süreye yaşam döngüsündeki “ yumurta “ tırtıl” ve “koza” dönemleri dâhil edilirmiş. Bu dönem dâhil edilirse ömrü bir seneyi bulabilirmiş.

Bu fotoğrafı çekerken bunları düşünmemiştim, üç saat uğraşın sonunda birkaç güzel kare yakıldıktan sonra, istediğim kareyi yakalamadan ya ölürse? ne kadar süresi kaldı? Acaba diyerek fotoğrafçı arkadaşlarla birlikte gülerek çekimlere devam etmiştik. Gerçekten güzel kareler yakaladık çok teşekkür ederim bu doğa harikasına.