İnsan ne hissetmek isterse bir yolunu bulur bence!
Çok doğru değil mi? İnsan istediği bir şeyi elde etmek, ona ulaşmak ve yapmak için gözü kapalı bodoslama gitmez mi üzerine dünyanın, istisnalar tabi ki vardır üzerine alınmasın onlar.
Hayatımızda yaşadığımız yaşayacağımız ne varsa bizler çağırıp kabul etmiyor muyuz?
E bu durum böyle ise beylik laflara, girişimlere ne hacet, neye üzülüyoruz peki bu durumda?
- Olmamasına mı?
- Yapamadığımıza mı?
- Başkasının olmasına mı?
- Beceriksizliğimize?
Neye, ne için üzülüyoruz?
Cevaplayan ya da bu durumun farkında olan var mı? Böyle sorduğumda, danışanlarım ve sohbet ettiğim kişiler hepsinin farkında ve kontörlünde olduğu iddiasındalar.
İşte o zaman kafamda deli sorular yine başlıyor, bu kadar tatsız, üzücü, önünü geçemediğimiz kötü olaylar, insanlığını unutan canlılar ne yapıyor böyle, neredeler? Beyinleri nasıl çalışıyor, halen neden televizyonlarda haber izleyemiyoruz? Teksas gibi ortalık, vicdan kelimesinin unutan bir sürü iki ayaklı sorular hep cevapsız.
Sevgi dersleri verilsin, örnek teatral anlatımlar yapılsın, yazılarla anlatılsın işlensin, müfredatta olsun. SEVMEK sözlük anlamını öğretsinler, sözlükte kalmaması gerektiği öğretilsin. Devlet kurumlarında anlatılsın, dernekler kurulsun, SEVMEYİ öğretsinler her yaştan canlıya.
Gerçekten sevmeyi öğrendiklerinde, hayatlarında nasıl değişikler olunduğu anlatılsın, hastalıkların azaldığı, kötülüklerin olmadığı, çıkarların olmadığı, ne kadar güçlü ve mutlu olacakları söylesin, afişler asılsın, reklamlar yapılsın, filmlerde konu olsun, kafamıza girene kadar sinevizyonlar dönsün her yerde sevmeyi öğrendiğimizde neler olacağını izleyelim.
Vicdan ve sevgi birleştiğinde Dünya’yı yerinden nasıl oynatacağımız anlatılsın. Söylesinler her yerde, yasa getirsinler, maddeleri olsun; katıksız sevginin, öğrenemeyenlere cezalar gelsin, keskin ve katı cezalar ne kendine zarar verebilsinler ne de bir başkasına...
Yine söylüyorum insan ne hissetmek isterse bir yolunu bulur, hadi bulalım; vicdanı kaybedenler sevmeyi unutanlar, öncelikleri değişenler bunları unutanlar silkelenin bir kendinize gelin zaman sevmek zamanı, dostluk ( gerçekten dost ) zamanı, güven zamanı güzel hislerinizin bir yolunu bulun artık lütfen hiç bir şey sizden önemli değil, bizler iyi olursak hislerimizin bir yolunu bulursak etrafımızda aynı şekilde yol alır, daha sağlam güçlü ilerleriz.
Paulo COELHO, kaleminden dostluk ateşinin nasıl yandığını şöyle aşağıya not olarak bırakıyorum, buyurun okuyun hadi...
“Para sıkıntısı çeken bir adam patronun dan yardım ister patron ise onunla iddialaşır; eğer bir dağ başında bütün bir gece tek başına kalabilirse büyük bir ikramiye alacaktır.
Dükkândan çıkarken dışarıda buz gibi bir rüzgâr estiğini görür. İçine bir korku düşer ve iddiaya girmekle bir delilik yapmadığından emin olmak için en iyi arkadaşı Aydi’ ye akıl danışmaya karar verir.
Aydi biraz düşündükten sonra cevap verir; “ sana yardım edeceğim. Yarın sabah dağın tepesine çıkınca hep ileriye bak. Ben komşu dağda senin, için harlı bir ateş yakıp bütün gece bekleyeceğim ateşi seyret arkadaşlığımızı düşün için ısınsın. Sen istediğini elde edeceksin sonra benimde senden bir isteğim olacak. İşçi iddiayı kazanır parasını alır ve sonra arkadaşının evine gider benden bir şey isteyecektin aydi karşılık verir evet ama derdim para değil söz vereceksin eğer günün birinde hayatımda buz gibi bir rüzgâr eserse sende benim için dostluk ateşini yakacaksın.”
Saygılarımla sevgiyle...