Başak Çokan

Güllü'nün ölümünün üzerinden tam bir ay geçti.

Bu süreç içerisinde pencereden düştüğü iddia edilen, gece evde kızı Tuğyan Hanım ve bir süredir onlarda misafir olan Sultan Hanımın verdiği ifadeler konuşuldu.

Neden konuşuldu diyorum! Çünkü o geceye dair polis merkezine verilen ifadelerde insanların kafasına oturmayan çok fazla şaibe oluştu.

Ülkenin son döneminde en çok gündem olan konulardan bir tanesi müstehcenlik kavramı. Ancak bunu sadece sanat camiasıyla sınırlandırmak çok adil değil. Maalesef ülkedeki sosyal çürüme ve ahlaki çöküş önce televizyon kuşaklarında ardından dizilerde ve son dönemlerde de sosyal platformlarda hızla büyümekte. Ülkede çözülmesi gereken birçok problem var; bunların en başında ekonomik koşullar ardından şiddete meyilli bir nesil ve maalesef Tiktok'ta hızla çoğalan ahlaki çöküş. Denetimi bir türlü sağlamayan sosyal platformlar her geçen gün yeni nesli zehirlemeye devam ediyor. Ancak devlet yetkilileri sosyal platformlardan başlayarak öğleden sonra kuşaklarına kadar süren bu zincirleme süreci önce sanatçıların şarkı sözlerinde ya da klip paylaşımlarında arayarak doğru yerden mi başlıyorlar acaba sorusunun akıllara getiriyor? Çünkü bu çürüme şarkı sözlerinde değil ilk önce televizyon kuşaklarında ve sosyal medyada sürüyor. Ekranlarda reyting uğruna çıkarılan insanların evliliğin kutsallığını darmadağın eden söylemleri ve paylaşımları, ardından para kazanma hırsıyla Tiktok'ta devam eden her türlü ahlaksızlığı kendisine mübah sayan ebeveynler ve bireyler, diğer tarafta da çıplaklığı özgürlük adı altında servis eden provokatörler onlar da artık saydığımız bu tehlikeli gruba girenler arasında. Peki bunun içinden nasıl çıkacağız? Manifest kızlarının kıyafetlerini eleştirirken doğru olan onlara sahne yasağı getirmek mi yoksa onları bu şekilde servis eden yapıyı mercek altına almak mı? Şarkı sözlerindeki müstehcenliği eleştirmek hakkımız ama sanatçıyı aşağılayarak toplumun gözünde hedef göstermek doğru bir yaklaşım mı? Bana göre toplumun eğitilmesi gençlerin son zamanlarda artan şiddet olayına karışmasının altında yatan nedenlerin araştırılması ve bu konunun temelden yukarıya doğru gitmesi gerekir. Bir binanın temeli sağlam olmazsa yıkılmaya mahkumdur ama biz temeline inip araştırmak yerine binanın tepesinden araştırmaya kalkıyoruz. Bu da bizim maalesef sonuca götürmüyor. Dilerim yetkililer bir araştırma komisyonu kurarak öncelikle sebep sonuç ilişkisini kurarak önce televizyon programları ardından da sosyal medya paylaşımlarını denetim altında tutarak bu konu ile ilgili gerekenleri bir an önce yapar. Çünkü bir ülkenin ekonomik koşulları düzeltilebilir ancak aile kavramı çöker ve sosyal çürümeyi durdurmazsanız işte bu hepimizin felaketi olur.

Kara para aklama ve yasadışı bahis sitelerine destek, vergi kaçırma suçlarından içerideydiler. 10 aylık sürecin sonunda da tutuklu yargılanmak üzere serbest bırakıldılar.

Lüks yaşamları abartılı söylemleri 7/24 tüm hayatlarını sosyal medya üzerinden yaşamaları tepki çekse de diğer taraftan 8,5 milyon takipçi ile de hayatları en çok merak edilen bir aile oldular.

Kurdukları Dilan Polat Güzellik Merkezleri'ne önce kayyum atandı ardından taşınmazların ve arabaların üzerine tedbir konuldu.

Türkiye'de gündem öylesine hızlı değişiyor ki yetişmek mümkün değil.

Her sabah yeni kararlar, yeni uygulamalar ve maalesef şiddetini giderek arttıran olaylar silsilesi.

Gerek haber merkezlerinde en flaş haberler kadına, çocuğa, hayvanlara kısacası doğada ki tüm canlılara yapılan şiddet, taciz ve cinayet konuları ile dolup taşarken magazin servislerinin durumu da pek iç açıcı değil.