Gazze, uzun yıllardır insanlık vicdanında kanayan bir yara olarak varlığını sürdürüyor. Her yeni çatışma, sadece fiziksel bir yıkım değil; aynı zamanda uluslararası hukukun, insan haklarının ve küresel barışın sınavı haline geliyor. Bugün geldiğimiz noktada, Gazze için yalnızca bir ateşkes değil, kalıcı ve adil bir barış düzeni gerekliliği artık tartışmasız bir gerçek. Çünkü barış, yalnızca silahların susması değil; adaletin, hakkaniyetin ve insani onurun yeniden tesis edilmesidir.
Gazze’deki mevcut durum, başta Cenevre Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Şartı ve uluslararası insancıl hukuk açısından çok sayıda ihlali içinde barındırmaktadır. Sivillerin hedef alınması, zorunlu göçler, temel ihtiyaçlara erişimin engellenmesi ve sağlık altyapısının çökertilmesi; sadece savaş hukuku bakımından değil, insanlığın ortak vicdanı bakımından da kabul edilemez niteliktedir.
Bir ateşkes, tarafları geçici olarak susturabilir; ancak adaletin sağlanmadığı, ihlallerin cezalandırılmadığı bir zeminde kalıcı barış mümkün değildir. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisi, BM İnsan Hakları Konseyi raporları ve uluslararası tahkim mekanizmaları devreye alınmadıkça; Gazze’de yaşananlar sadece yeni döngüler hâlinde tekrar edecektir.