Vicdanın yankısı

Bazı olaylar vardır… Adliye koridorlarında bir dosya olarak yaşar ama sokakta bir sızı, bir nefes, bir ağırlık, bir gölge olarak dolaşır. Kağıtlarda suçun tarifi yazılıdır ama insanların kalbinde yankılanan şey çoğu zaman suçun kendisi değil, vicdanın çığlığıdır.

Bugün yaşadığımız her tartışmanın, her adaletsizliğin, her yıkımın altında da aslında bu yankı yatıyor:

“Ben bu olup bitene gerçekten sessiz kalabilir miyim?”

“Yasal kabul edilen metinler vicdani midir?”

Toplum olarak üzerimize çöken en büyük karanlık, suçun kendisinden çok, suçun normalleşmesi. Bir binanın çöküşünü duyuyoruz. Enkazla birlikte gerçekler de kaldırılıyor. Yılların ihmalini bir saniyelik gürültü örtüyor. O enkazın altında kalan çok şey aslında. Yıllar önce atılması gereken imzalar, dikkate alınmayan raporlar, duyulmayan uyarılar...

Biz yine dosyalara değil, vicdanımıza dönüyoruz.

Bazıları için suç, yalnızca “yükümlülüğün yerine getirilmemesi”dir. Fakat halkın geniş kesimleri için öyle değildir; halk suçtan etkilenmez, suça karışmaz belki ama toplumsal sonuçlarını yaşar. Bir çocuğun yarım kalan hayallerini, bir annenin suskunluğunu, bir babanın açıklanamaz çöküşünü görür. Bu yüzden adalet, çoğu zaman adliye koridorlarında değil sokakta, sosyal medyada, kalpte ve zihinde aranan bir olgudur.

Vicdanın yankısı dediğimiz şey tam da budur...

Suçun tanımını yazılı metinlerin yapması. Suçun ağırlığını insanın hissetmesi. Vicdanında hissetmesi. Verilen cezanın adil ve vicdani bulunmaması...

Yasal ama adil mi? Hukuki ama vicdani mi?

Bugün hangi koltukta kim oturursa otursun, kim yetkili kim değil tartışması yapılırken bile bir gerçek hep yerinde duruyor: Sorumluluk kaçılacak değil, omuzlanacak bir şeydir. Çünkü sorumluluk makamda değil, insanın vicdanındadır.

Belki de bu yüzden bazı insanlar suçsuz olsa bile rahat uyuyamaz; bazıları ise bütün sorumlulukları taşıdığı halde bir şey olmamış gibi davranabilir. Çünkü mesele suçun doğrudan kendisi değil; vicdanda nasıl yankılandığıdır.

Sonuçta, bir şehir yıkıldığında yalnızca binalar değil, güven duygusu da çöker. Fakat enkazdan çıkan en güçlü şey bazen bir çığlık değil, kalpte yankılanan bir fısıltıdır:

“Keşke zamanında konuşsaydık…”

“Keşke görmezden gelmeseydik…”

“Keşke sorumluluğu yalnızca birilerine bırakmasaydık…”

Bugün ihtiyacımız olan adaletin sesinin yanında vicdanın sesi.

Çünkü suç geçer…

Dosyalar kapanır…

Unutanlar çıkar…

Ama vicdanın yankısı, duymak isteyen herkesin içinde uzun süre kalır.

Ve o yankı bizi doğrunun tarafına çağırır.

***

Anayasa madde 138:

Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.

Adalet Vicdan
SON DAKİKA HABERLERİ

Murathan Birinci Diğer Yazıları