O günün ardından

“Yaşadığımı nasıl kanıtlayabilirim? Bir hatamı düzelterek.” Günden Kalanlar filminden bir reçete.

Her şeyin mümkün olduğu bir gün. Dünyanın en güzel günü. Denizle aramda benden başka hiçbir şey yoktu. Balıkçı tekneleri, sandallar arasında turuncu güneş... Heyecanlı bir kutlama ya da yalnızca bir kutlamanın hayali. İçki şişeleri, bardaklar, masalarda insan tekleri. Yaratılmış her şeyin bir anlamı var. Öyle değil mi? Özenip, eğilmek gerek öyleyse çoğaltmak için bu güzel günü. Alelade olmamalı hiçbir söz. Ne de olsa bir kanıt gerek.

Kanıtın kıyısında, henüz bilmezken kıyının ne olduğunu ve inanmışken bir mümküne; söz saçılıp dağılıverdi. Bir yakarış zannederdim önceleri bunu. O hayranlığın peşinde kul olmak hürriyetti ve varlığımı pekiştirirdi. Ancak susmanın o soğuk o buzdan anıtı olan kaygı ve dokunmanın tereddütlü yaşamı yetişti bu korku mevsiminde. Şişeler bardaklara aktı aktı... Masalar dağıldı sonra. İşte deniz kenarında bir bank. Zihin bulanık. Göğüs iyice sıcak. Öyle ki çıra dense yanacak sanki. Çarpık bir görünümün tanıkları etten birer sancak artık. Hayvanların gözlerinde tekme, korna ve kaşıntı...

Hâlâ bir rengi var mı?

İşte düzeltemediğim bir hata. Şimdi yaşadığımı nasıl kanıtlayabilirim?

*

Sen en içli isimlerin sahibi

Gülmenin sahibi, isimlerin sahibi

İnsan sormadan edemiyor:

İçimizden geçip gidenlerin akıbeti ne ola?

SON DAKİKA HABERLERİ

Melih Can Şenol Diğer Yazıları