Kuraklık gündem değil gerçek

Son dönemlerde Kocaeli’nin gündemini kuraklık problemi oluşturuyor. Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları, aylardır yeterli miktarda yağış düşmemesi ve su kaynaklarında gözlemlenen dramatik düzeydeki azalma doğal olarak diğer tüm sorunları gölgede bırakıyor. Çünkü varlığımızın teminatı olan doğa, uygarlık illüzyonumuzu bir çırpıda dağıtıyor. Tüm ‘ilerleme’ fikirlerimizi görmezden gelerek ‘patronun’ kim olduğunu yüzümüze çarpıyor. Ben bir bakıma bu durumdan memnuniyet duyuyorum. Çünkü ayaklarımızı zemine indiriyor ve gerçek sorunları gün yüzüne çıkartıyor. Şu anda da gerçek sorunumuz; su kıtlığı yani kuraklık.

Kocaeli’de kuraklık emareleri görüldüğünden beri İSU Genel Müdürlüğü vatandaşlara, suyun tasarruflu kullanılması gerektiği yönünde çağrıda bulunuyor. Bu kesinlikle haklı bir çağrı çünkü bu sürece vatandaşın dahil olması alınabilecek önlemlerin en önemlisi. Bu sebeple suyun tasarruflu kullanımına dair toplumsal bilinç inşası hayati öneme sahip. Ancak sorunun gündemdeki tartışmalara yansımayan çok daha kritik ve gerçek bir çıkmazı var. Buna birazdan değineceğim fakat önce kuraklığın ne olduğuna bakalım.

KURAKLIK NEDİR?

Çok basit bir biçimde kuraklığı; bölgedeki yaşamı besleyen suyun büyük ölçüde azalması olarak tanımlayabiliriz. Yani doğal olarak kuraklık, suyun noksanlığıdır. Teknik tanımı ise, “Kuraklık, yağışların uzun dönem ortalamalarının altına düşmesi sonucu, yağış ve buharlaşma arasındaki farkın artmasına bağlı olarak hidrolojik döngünün bozulması ve dolayısıyla arazilerdeki su kaynaklarının bundan etkilenmesi sonucu gerçekleşen bir doğa olayıdırNokta Gazetesi, Akademik Bakış, KOÜ Mühendislik Fak. Jeoloji Müh. Bölümü öğretim üyesi Dr. Özge Can Ataş.

Kuraklık probleminde gündemin dışında kalan en önemli noktalardan birisi işte bu tanımda yatıyor: Kuraklık bir doğa olayıdır. Yani kuraklık tıpkı deprem gibi bir doğal afettir ve bu geçmişte yaşandı, bugün yaşanıyor ve gelecekte yaşanacak demektir. Hal böyleyken yalnızca bir kuraklık periyodu içerisine girdiğimizde bunun gündeme gelmesi yalnızca konuşacak yeni bir konu olmaktan öteye gitmez.

GERÇEK SORUN

Kocaeli’de kuraklık afetine karşı ciddi düzeyde önlemler alındığını hem İSU Genel Müdürü Ali Sağlık hem de Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Arş. Gör. Dr. Özge Can Ataş ile gerçekleştirdiğim görüşmelerden biliyorum. Hali hazırda yapımı devam eden barajlar, kurulan terfi istasyonları ve açılan yeni kuyular... Hatta henüz geçtiğimiz günlerde Derince’deki Çınarlıdere suyu, kurulan tesisle şebekeye bağlandı. Bu gibi çalışmalarla bölgedeki su kaynakları üzerindeki baskı bir nebze de olsa azalıyor. Bunların hepsinin yapılması gerekiyor ve yapılıyor da. Ancak tüm bu yatırımlara kısa, orta ve uzun vadeli nüfus politikası eklenmezse korkarım tüm bu çabalar yetersiz kalacak. Çünkü dünyanın sınırlı bir kaynak olduğu gerçeğini ihmal ediyoruz. Ve hiçbir gerçek ihmale gelmez.

Kentlere yönelik nüfus politikaları o kentin yönetiminden ziyade ulusal çapta bir farkındalığa ihtiyaç duyuyor. Yani işin bu boyutu İSU’yu da Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ni de aşıyor. Artık Kocaeli’nin daha fazla sanayiye ve nüfusa ihtiyacı olup olmadığını tartışmak gerekiyor. Çok basit bir biçimde şu an yaşanan kuraklık afetinin karşısına nüfusu mevcut durumdan daha az olan bir Kocaeli’yi koyun. Ardından da İSU’nun internet sitesinde güncel olarak paylaşılan baraj doluluk oranlarına bakın. Rakamın yükseldiğini göreceksiniz.

SON DAKİKA HABERLERİ

Melih Can Şenol Diğer Yazıları