Kentsel dönüşümde alternatifsiz değiliz

Türkiye, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar bir deprem ülkesi. Yıllar içinde; Erzincan, Kütahya, Kocaeli, Düzce, Van, Kahramanmaraş, Hatay ve son olarak Balıkesir’de meydana gelen depremler coğrafyamızın kadim gerçeğini yüksek sesle dile getiriyor.

Yaşanan bu yıkıcı depremler beraberinde büyük acılar getirdi. Fakat biliyoruz ki depremin kendisi değil çürük binalar bu acıyı getiriyor. Deprem, yaşadığımız dünyanın doğal bir olgusuyken; çürük yapılar yapmak bir ahlâk sorunudur. Fakat maalesef yaşanan ihmallerin sorumlularını daha ahlâklı birer insan olmalarını bekleyemeyiz. O halde bize güçlü bir irade, somut adımlar ve pratik çözümler gerekiyor.

Bu konuda özellikle 1999 Gölcük depremi Türkiye için bir milat sayılır. 1999 depreminden önceki anlayış daha çok depremden önce yapılacaklara değil depremden sonrasına yönelikti. Fakat bu depremin ardından Türkiye’de afet yönetimi, kentsel dönüşüm, deprem dirençli kentler gibi konular ön plana çıktı. Ancak gereken kararlılığın gösterilmediğini birçok kez yaşayarak görmek zorunda kaldık. En yakın örnek olarak, Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinde yana devrilen ve katların birbirinin üzerine çöktüğü yapıları gördük. Yaşanan depremlerin getirdiği acılar telafi edilemez ancak yeni acılar önlenebilir.

KETNSEL DÖNÜŞÜM VE YAPI GÜÇLENDİRME

Kentlerin deprem dirençli hale getirilmesinde kentsel dönüşümün gerekliliği tartışmaya kapalı bir konu. Ancak tek başına yeterli sonucu vermeyeceği de gün gibi ortada duran bir gerçek. Çünkü koca bir kentte böylesine büyük çapta bir yenilemenin, bir seferde gerçekleştirilmesi gerçekçi bir yaklaşım olmaktan hayli uzak. Bu konuda her ne kadar gündeme gelmese de yapı güçlendirme hem maliyet hem de zaman tasarrufu sağlayan önemli bir alternatif kenarda bekliyor. Eğer kentlerimizi depreme dirençli bir hale getirme konusunda kararlıysak, yapı güçlendirme gibi ekonomik ve pratik bir çözümü daha fazla tartışmamız gerekiyor. Bu konuda önceliğimiz ise ihtiyacın doğru tespit edilmesi. Yani, “Hangi bina için ne gerekiyorsa onu yapalım. Binanın durumu çok kötüyse, göme riskini taşıyorsa o zaman onu yıkıp yeniden yapalım. Fakat durumu çok kötü olmayan ancak depremde bir sorun olabileceğini, kayda değer hasar alabileceğini gördüğümüz binaları güçlendirebiliriz. Bu hem ekonomik olarak hem de zaman olarak tasarruf sağlayan bir alternatif. Yani öncelikle binanın neye ihtiyacı olduğunu doğru tespit etmek gerekiyor.” Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Dr. Erkan Akpınar, Akademik Bakış, Nokta Gazetesi.

SON DAKİKA HABERLERİ

Melih Can Şenol Diğer Yazıları