Her intikam ‘beni’ vurur

Düşünce tarihinde ‘muallim-i evvel’ yani ‘ilk öğretmen’ olarak anılan Aristoteles’in Metafizik adlı eseri “Bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler” cümlesiyle başlar. Yani her bilinç doğal olarak bilmek ister. Bu cümleye ‘bilinmek’ kelimesini de eklemek istiyorum. Her bilinç doğal olarak bilmek ve bilinmek ister. Çünkü insan için bilmek ne denli güçlü bir arzuysa bilinmek de bir o kadar, hatta belki de daha güçlü bir arzudur. Kutsal, merhametli babamız; “Ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim” diyerek, bilinme arzumuzun en muhteşem tarifini, aynı zamanda da dayanağını verdi bize. Bu muhteşem cümle güzel bir anlaşma aslında. Zihnimiz kurnaz… Ben seni tanıyacağım, sen de beni tanıyacaksın…

Her koşulda görülmek, duyulmak ve bilinmek arzusunun karşılandığı bir anlaşma. Fakat insanın babasıyla yaptığı anlaşma bir süredir miadını doldurmuş görünüyor.

Şimdi insan, paramparça olmuş levhanın parçalarını toplamaya çalışıyor; yeni bir anlaşma için. Çünkü gerçeğin ta kendisi olan doğa, insanı görmüyor. Acısını duymuyor, neşesi ilgilendirmiyor onu. Kendi çığlığı çınlıyor insanın kulaklarında.

İnsan, doğanın bitip tükenmek bilmeyen tehditleri ve kontrolsüz gücü karşısında aranıp durdu. Onun güçlerine karşın güçler üreterek tutunmaya çalıştı hayata. Soğuğa karşı ateş, yağmura karşı çatı, duyarsızlığa karşı aşk…

Gerçekliğimizin zorunlu dayanağı olan doğa ile insan arasındaki bu karşıt ilişki uygarlığın anahtarını verdi bize. Fakat aynı zamanda şizofren kıldı bizi. Çünkü kültür kuran yönüyle doğanın tam karşısında konumlanan insan, biyolojik olarak ise doğanın öz evladı. Bu iki karşıtın birleşiminden doğan bilinçte şizofren.

Doğanın karşı konulmaz gücü karşısında duyduğu korku, yaşadığı kayıp bir intikam duygusu doğurmuş gibi geliyor bana. Bu intikam duygusuyla, doğanın güçlerine alternatif güçler üreterek hayatta kalan insan, sonunda doğayı araçsallaştırmayı başardı. Ormanlar, denizler, toprak… Hepsini kontrol edilebilir birer nesne olarak görmeye başladı. Fakat kendini böylesine yukarıda konumlandıran bilinç, gerçekliği için doğaya yalnızca doğaya muhtaç olduğunu ve onun kurallarının yegâne bağlayıcı unsur olduğunu unuttu. Nesne konumunda görerek avuçlarında tuttuğunu düşündüğü doğa ölüyor. Fakat küçük bir sorun var. Doğa bunun da farkında değil. Hatta ‘farkında değil’ bile değil. Yani insan, yaşadığı korkulardan, kayıplardan doğurduğu intikam hırsıyla aslında kendi temeline dinamit yerleştirdi. Tek gerçek güç doğadır. Ona karşıt güçler olarak ürettiği tüm silahlar yine insana döndü. Şimdi hepimiz birer intihar komandosuyuz.

SON DAKİKA HABERLERİ

Melih Can Şenol Diğer Yazıları