Gübretaş gerçeklerini duydunuz mu?

Gübretaş işçileri 85 gündür grevde. İlk günden bugüne süreci takip ediyorum.

“Taş kesilmişti açlığından işçinin biri
Evine doğru yürürken
Sağ elinde aylığı vardı çil çil
Sol elinde anası, karısı, dört çocuk
Gelen geçen:
İşverene yanıt dediler.”

Gübretaş işçileri 85 gündür grevde. İlk günden bugüne süreci takip ediyorum. Süreç uzadıkça alanı daha sık ziyaret etmek istiyorum. Bir haftadır ha gittim, ha gideceğim diye zaman geçti bugün Eren’le Gübretaş işçisini tekrar ziyaret etmiş olduk. İşçilerin bu tip durumlarda “basın da ilgisini kaybetti, bizi yalnız bıraktılar” demesini istemem çünkü karşımızdaki 240 işçi 20 aydır zam alamıyor, 3 aydır da hiç maaş alamıyor. Alanda kiminle karşılaşmayı hayal edersiniz? Karşınızda büyük bir belirsizlik içinde, her ay sonlanırken iyi haber bekleyen fakat alamayan, alamadıkça da daha fazla baskı altına giren insanlar var. Yine de günlerdir bu fabrika önünde sıcak, soğuk, yağmur, güneş demeden bekliyorlar. Emekleri için, ekmekleri için, çocukları için en önemlisi de onurlu bir yaşam için…

DİRENECEKLER Mİ, VAZ MI GEÇECEKLER?

Alana direkt, “Nasılsınız abiler?” diyerek girdim ama elbette usulen bir soru bu çünkü alabileceğim yanıtların muhtemel gerçekliğini biliyorum, farkındayım. İyiyim diyecekler fakat omuzlar düşük, yüzlerinde belirsizlik ve yorgunluk var.

Ben grev alanlarına gidince, “Hadi röportaj yapalım, anlatın” demem, tarzım değil. O alana gidince önce işçinin moralini, psikolojisini anlamak için çabalarım. O an önemli olan röportaj değil işçinin durumu çünkü. İşçi kırılmış mı, yılgın mı, direnecek mi, vaz mı geçecek? Sendika hakkında ne düşünüyor… Hepsini merak ederim.

İŞÇİNİN YÜZÜ DEĞİL, OMUZLARI KONUŞUR

İşçilerle selamlaştıktan sonra sohbete başlıyoruz. Gayet doğal bir giriş… Ne konuşursak konuşalım, sonunda hepsi, “Yılmadık” diyor fakat omuzları düşük. Benim için omuzlar önemli. Omuzlar buradayım, yoruldum, üzgünüm der, biraz yüzümüze benzer. İşçiler omuzlarıyla konuşurlar, alana gidin görürsünüz. Bir işçiyle konuşuyorum, “Vallahi evet üç aydır maaş alamıyoruz. Yorulduk mu? Evet, evime ekmek götürememek beni yoruyor. Cevabı olmayan sorulara yanıt vermek beni yoruyor” diyor. Cevabı olmayan soru ne biliyor musunuz?

“Ne zaman maaş alacaksın baba?”

EVDE DEĞİŞEN ROLLER

Yan taraftan ilgiyle dinleyen başka bir işçi gülümseyerek söze giriyor. Belli ki hayatına dair bir şey söyleyecek, “Greve çıktığımızdan beri evin patronu eşim. O çalışıyor, o geçindiriyor ev. Saygım sonsuz eşime, roller değiştik” diyor. Yani greve çıkan işçi ‘toplumsal cinsiyet rollerini’ de daha iyi kanıksıyor. Farkında ki hayat müşterek, hayat ancak grev sahasındaki gibi dayanışarak yaşanabilir, aksi düşünelemez. Kadın ve erkek eşittir, işte kanıtı! Zorda kala nevi kadın ayakta tutuyor…

Sohbet ilerliyor. Ben siyasi tutumlarını ve grevdeki işçinin politik bilincini ölçmeye çalışıyorum. Parti ayırtmeksizin açtığım bir konuda söze giren orta yaşlı, saçları onu çoktan terk etmiş bir işçi, “Biz Gübretaş grevinin içinde bir iş olduğuna inanıyoruz. Fabrika yönetimi, işveren biz dışında her şeyi umursuyor, planlarında bir tek biz yokuz. Biz biliyoruz ki bu işin içinde başka bir şey var!”.

GÜBRETAŞ GERÇEKLERİ

Haksız değil bu arada… Fabrika günlük 3 bin ton üretim kapasitesine sahip. 85 gündür grevde olan fabrika ciro bazında 6 milyar 250 milyon liralık bir zarara sahip çünkü neredeyse 3 aydır üretim yok! Üstelik her 100 çuval gübrenin 30’unu satan, bu anlamda da Tarım Kredi Kooperatifi’ne bağlı olarak, yani dolaylı yoldan devletin olan bu fabrika aslında piyasada bir ‘düzenleyici’. Fiyatları aşağıda tutan Gübretaş’ın üretimi. Çiftçinin ucuz gübreye ulaşımı da bu fabrikadan geçiyor. İşçiler boşuna, “Gübretaş vatandır!” demiyor, gerçekliği var. Peki Gübretaş neden çalışmıyor?

İŞÇİLER NE KADAR MAAŞ ALIYOR?

İşçiler brut 45 bin lira, net 30-35 bin lira para kazanıyor şu an. İşveren yüzde 33 zam teklif etti. Zam teklifinin komikliğini anlatmama gerek yok, artık zul geliyor bunları anlatmak. İşçiler en aşağı yüzde 90 zam bekliyor ki, enflasyonu yenebilsinler.

KAZANAN CENGİZ HOLDİNG Mİ?

Gübretaş yöneticileri ise fabrikayı durdurdular, peki piyasada alternatif ürünü kim satıyor? Cengiz Holding’e ait Eti Gübre… Tesadüf bu ya Gübretaş’tan önce Toros Tarım’da, yani gübre fabrikasında işçiler greve çıkmış bu esnada tek kalan Eti Gübre, Sözcü Gazetesi’nden benim de Istanbul Üniversitesi’nden sınıf arkadaşım olan Ali Can Polat’ın haberine göre, “Gübre çeşitlerine göre değişmekle birlikte, 50 kilogramlık çuvalı grevden önce bin TL’ye satılan üre gübre yüzde 39’luk artışla bin 390 TL’ye çıktı. Bu ürünün kış aylarında 800-900 TL arasında fiyatlarla satıldığını söyleyen gübre satıcıları, yaz aylarında gelen toplam zammın yüzde 73’e kadar çıktığını belirtti.”

“BİZ BU YAŞADIĞIMIZI UNUTMAYIZ”

Evet Gübretaş’ta durum bu. Bugün Petrol İş Sendikası Gübretaş işyeri baş temsilcisi Necmettin Özgül’la bitirdim alandaki konuşmamı. Bence önemli şeyler söyledi. İşçinin moralini sordum, yılgınlık var mı? Nasıl gidecek bu iş dedim, “Biz buradaki mücadeleyi ilerideki mücadelelerimiz için de bir gövde gösterisi olarak görüyoruz. Burası bir mücadele birikim alanı oldu. Eninde sonunda kazanacağız, burada herkes kenetlenmiş vaziyette” dedi. Bence şu ‘birikim’ meselesi önemli. Nasıl para, tecrübe birike birike kazanılıyorsa işçi sınıfı da grev yapa yapa, direne direne sınıf bilincini keskinleştiriyor. Gübretaş grevi yarın öbür gün bitecek, biter… Bitmeyen grev yoktur ama alandaki bir işçi şöyle söyledi, “Biz bu yaşadığımızı unutmayız, asla unutmayacağız.”

SON DAKİKA HABERLERİ

Emirhan Akman Diğer Yazıları