Bu sefer gerçekten son!
Kitaplık ağzına kadar dolu, salondaki yemek masasının üstü dolu... Belki de okunmayı bekleyen onlarca kitap var. Ama yine de kendimi yeni kitaplar alırken buluyorum.
Kitaplık ağzına kadar dolu, salondaki yemek masasının üstü dolu... Belki de okunmayı bekleyen onlarca kitap var. Ama yine de kendimi yeni kitaplar alırken buluyorum.
Kendime her seferinde ‘bu son’ diyorum ama yine bir döngünün içerisine hapsoluyorum. Çünkü ben iflah olmaz bir kitap bağımlısıyım.
Genelde kitap alışverişimi internetten yapıyorum. Malum internet ve dükkan arasında fiyat farkı çok ciddi. Mesela aynı kitabı internette 100 TL’ye alırken, kitapçıda 180 TL etiketini görmek moral bozucu...
Ama işin içine kitapçıların o mistik havası, raflar arasında dolaşmak, kitaplara dokunmak girince işin rengi değişiyor.
Geçen pazar yine bir kitapçının önünden geçerken içimden bir ses ‘Bir bak ne var ne yok’ dedi. Ve içeriye girdim. Raflara göz gezdirdim, birkaç sayfa çevirdim ve tabii ki eli boş çıkamadım.
İki yeni kitap aldım. Klasik son cümle de zihnimde yankılandı: ‘Bu sefer gerçekten son!’
Ancak muhtemelen bu yine son olmayacak. Bu içinde bulunduğum durum bir alışveriş çılgınlığı değil, farklı dünyalara duyulan merak ve sevgi.
Evet kitapçılarda fiyatlar yüksek. Dükkanların kira, personel giderleri, elektrik, su faturaları derken o fiyat etiketine gelmeleri bir yerde anlaşılır oluyor.
Kitapçıların rafları arasında dolaşmanın keyfini, internet alışverişi de veremiyor. Hiçbir zaman da vermeyecek. Bu yüzden arada bir, o atmosferi yaşamak için bunu yapmaya devam edeceğim. Şimdi yeni aldığım iki kitap okunmayı bekleyen diğer kitapların arasına katıldı. Şu an yeni kitaplarımı ne zaman okuyacağımı kestiremiyorum ama orada olmaları bile çok güzel.
BU HAFTA NELER OKUDUM?
Anton Çehov - Bozkır: Bir Yolculuk Hikâyesi
Gianrico Carofiglio - Sabahın Üçü
Hiromi Kawakami - Nişino'nun on aşkı
Pazarda nostalji
Uzun zamandır sosyete pazarına gitmemiştim.
Oysa lise yıllarımda İstanbul Ataşehir’deki evimizin yakınında, Prof. Dr. Hıfzı Özcan Caddesi’nde, her Çarşamba kurulan sosyete pazarına gitmek küçük bir rutinim olmuştu. Pazar, Küçükbakkalköy Pazar Yeri’nde halen kuruluyor.
Pazar gezmekle çok aram yok açıkçası. Öyle her hafta heyecanla pazara giden biri değilim. Ama bu sosyete pazarına arada bir, özellikle de arkadaşlarım ya da akrabalarım geldiğinde onlarla giderdim...
Geçtiğimiz Cumartesi günü, İstanbul’dan annem geldi. Havayı da fırsat bilip, bu sefer Kocaeli’nde, Başiskele'de kurulan Moda Pazarı'na gitmeye karar verdik. Pazar, Pazar günü kuruluyor. Ama otopark meselesi tam bir sabır testi!
Arabayı park edecek yer bulabilmek için neredeyse pazarın etrafında birkaç tur attım. Tam vazgeçmişken pazarın üst sokağında, ara bir yerde boşluk bulabildim.
40 dakika boyunca pazarda dolaştık. Pazar tahmin ettiğimden daha çok kalabalıktı. Fiyatlar gayet uygundu. Zaten benim bu tür pazarlarda aldığım şeyler genelde evde giymelik, rahat pijamalar oluyor.
Yine geleneği bozmadım. Birkaç parça pijama aldım. Annem de gözüne kestirdiği birkaç şeyi aldıktan sonra, kalabalıktan fazla bunalmadan ayrıldık. Uzun zamandır annemle böyle bir şey yapmamıştım. Bu gezinti bizim için nostaljik ve keyifli bir anne-kız molası oldu.
Sizin de yolunuz bir pazar günü Başiskele’ye düşerse bu pazara bir uğrayın derim. Uygun fiyata gayet güzel ürünler bulmak mümkün...