Yoksullukla Mücadelede Küresel Dayanışma ve Gazze Gerçeği

Geçtiğimiz haftalarda yeni adli yıl ve yeni eğitim-öğretim yılı üzerine kaleme aldığım yazılarda, adaletin yalnızca mahkeme salonlarında değil, toplumun vicdanında da yaşaması gerektiğini; eğitimin ise bir milletin en değerli yatırımı olduğunu vurgulamıştım. Bugün ise bu iki kavramın doğrudan bağlantılı olduğu bir meseleye, yani yoksullukla mücadeleye değinmek istiyorum.

Her yıl 17 Ekim, Dünya Yoksullukla Mücadele Günü olarak kutlanıyor. Bu gün, dünyanın farklı coğrafyalarında milyonlarca insanın hâlâ açlık, işsizlik ve sosyal dışlanma ile mücadele ettiğini hatırlatıyor. Yoksulluk yalnızca ekonomik bir mesele değil; eğitim, sağlık, adalet ve fırsat eşitliği gibi temel hakların da eksikliğidir.

Birleşmiş Milletler ve Ortak Sorumluluk

1945’te kurulan BM, insanlığın ortak sorunlarına çözüm bulmak amacıyla var oldu. Barışı korumak, uluslararası işbirliğini güçlendirmek, insan haklarını savunmak… Ve elbette yoksullukla mücadele.

Birleşmiş Milletler’in 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin ilk maddesi “Yoksulluğa Son” başlığını taşır. Bu bile yoksulluğun, diğer tüm küresel sorunların önünde bir engel olduğunu açıkça gösteriyor. Çünkü yoksulluk ortadan kalkmadan ne nitelikli bir eğitimden ne de güçlü bir adalet düzeninden bahsedebiliriz.

Ünlü lider Nelson Mandela bu konuda şöyle demiştir:

“Yoksulluğu ortadan kaldırmak, hayır işi değil, adaletin bir gereğidir.”

Gazze: İnsanlığın Vicdanında Kapanmayan Yara

Ne yazık ki yoksulluk, yalnızca doğal sebeplerle değil, çoğu zaman insan eliyle de derinleşmektedir. Bunun en acı örneklerinden biri, bugün Gazze’de yaşanmaktadır.

Aylarca süren haksız saldırılar, temel altyapının çökmesi, gıda ve ilaç ambargosu, yüzbinlerce insanı açlık ve kıtlıkla baş başa bırakmıştır. Gazze’de çocuklar, bir yudum temiz suya, bir dilim ekmeğe hasret kalmakta; hastaneler ilaçsızlıktan çaresiz durumda kalmaktadır.

Bu tablo, yalnızca bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın sınavıdır. Yoksulluk ve açlık, artık sadece ekonomik bir mesele değil; insan hakları ihlalinin en ağır biçimi hâline gelmiştir. Adaletin olmadığı yerde nasıl güven olmazsa, Gazze’de olduğu gibi insani değerlerin yok sayıldığı yerde de barışın varlığından söz edilemez.

Adalet üzerine yazarken, “adalet toplumun vicdanında da yaşamalıdır” demiştim. Eğitim üzerine kaleme aldığım yazıda ise “bir ülkenin gerçek zenginliği yetişmiş nesillerindedir” ifadesini kullanmıştım. Yoksulluk ise bu iki kavramın da en büyük düşmanıdır.

Yoksulluk, adalete erişimi kısıtlar. Yoksulluk, çocukların eğitim hakkını ellerinden alır. Ve Gazze’de gördüğümüz gibi, yoksulluk, kimi zaman siyasi müdahalelerle bilinçli şekilde derinleştirilir. Bu noktada artık mesele yalnızca sosyal değil, doğrudan insanlığın onur meselesidir.

İnsanlık, ortak sorunlarına ancak dayanışma ve işbirliğiyle çözüm bulabilir. Dileğimiz; çocukların açlıkla değil, umutla büyüdüğü; toplumların savaşla değil, barışla yoğrulduğu; adaletin yalnızca hukuk metinlerinde değil, vicdanlarda da yaşadığı bir dünya için el ele vermektir.

Çünkü yoksulluğun olmadığı, eğitimin güçlendiği, hukukun üstünlüğünün yaşandığı bir dünya; yalnızca ideal değil, aynı zamanda mümkündür.

Av. Selman Yaray

Gazze
SON DAKİKA HABERLERİ

Av. Selman Yaray Diğer Yazıları