Gazze’de sessizliğe karşı hukukun sesi: Sumud Filosu ve vicdanın rotası
Gazze’de Sessizliğe Karşı Hukukun Sesi: Sumud Filosu ve Vicdanın Rotası
Bugün, insanlık vicdanının bir kez daha sınandığı bir dönemdeyiz.
Gazze halkı açlık, yoksunluk ve abluka altında yaşam mücadelesi verirken; uluslararası toplumun büyük bir kısmı sessiz kalmakta, hukuk ise kimi zaman kâğıt üzerinde kalmaktadır. İşte tam da bu sessizliğin ortasında, Sumud Filosu, denizlerin üzerine vicdani bir rota çiziyor.
“Sumud” kelimesi Arapçada “direnmek”, “sabırla sebat etmek” anlamına gelir. Gazze’ye uygulanan haksız ablukayı barışçıl yollarla kırmak için yola çıkan Küresel Sumud Filosu, dünyanın dört bir yanından sivil toplum temsilcilerini, hukukçuları, gazetecileri, sağlık çalışanlarını ve gönüllüleri bir araya getiriyor.
Bu filo, yalnızca gıda ve ilaç taşımıyor; aynı zamanda insanlığın vicdanını, hukukun evrenselliğini ve adaletin evrensel çağrısını taşıyor. Her bir gemi, abluka altındaki bir halkın en temel hakkını — yaşama hakkını — temsil ediyor.
Uluslararası Deniz Hukuku Açısından Sumud Filosu
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) uyarınca, uluslararası sularda sivil gemilere yönelik keyfi
müdahaleler hukuka aykırıdır. Bu gemiler, açık denizlerde “barışçıl amaç” ilkesi çerçevesinde seyrüsefer özgürlüğüne sahiptir.
Sumud Filosu, hiçbir askeri ya da provokatif amaç taşımayan, tamamen insani yardım odaklı bir girişimdir. Bu nedenle uluslararası deniz hukukuna göre bu filonun seyrine müdahale edilmesi, açık denizlerin tarafsızlığına ve insancıl hukukun temel ilkelerine aykırıdır.
Ayrıca, kıta sahanlığı istisnaları ve ekonomik münhasır bölgeler üzerinden yapılan müdahale gerekçeleri de, insani yardım amaçlı seferlerde geçerli sayılmaz. Çünkü uluslararası hukukta insani yardım hakkı, egemenlik alanından daha üstün bir vicdani ilke olarak kabul edilir.
Birleşmiş Milletler Antlaşması, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Cenevre Sözleşmeleri, savaş veya abluka durumlarında dahi sivillerin temel ihtiyaçlara erişimini güvence altına alır.
Açlıktan, susuzluktan ya da ilaçsızlıktan ölüme terk edilen bir halkın yardıma ulaşmasını engellemek, sadece bir hukuk ihlali değil, insanlığa karşı suç olarak nitelendirilebilir.
Mavi Marmara olayında yaşananlar, uluslararası deniz hukukunun nasıl ihlal edilebildiğini acı biçimde göstermiştir. Bugün Sumud Filosu’na yönelik tehditler, aynı hukuki ve vicdani sınavın yeniden karşımıza çıktığını hatırlatıyor.
Gazze, bugün sadece abluka altında bir şehir değil; uluslararası hukukun sınandığı bir aynadır.
Devletlerin sessiz kaldığı, uluslararası kurumların yetersiz kaldığı yerde; sivil toplum, hukukçular ve vicdan sahibi bireyler sesini yükseltmek zorundadır.
Sumud Filosu bu anlamda bir insani yardımdan öte, hukukun sessiz kaldığı yerde konuşan vicdanın sembolüdür.
Hukukun üstünlüğü ilkesi, yalnızca ulusal sınırlar içinde değil; insanlığın ortak değerlerinde de yaşamalıdır.
Çünkü adalet, bir coğrafyaya, bir millete, bir inanca ait değildir — evrenseldir.
Gazze’deki her çocuk, her yaşlı, her anne; insanlığın ortak vicdanında bir iz bırakıyor. Sumud Filosu da bu izleri görünür kılmak için yola çıkmıştır.
Bu nedenle bir hukukçu, bir insan hakları savunucusu ve bir vicdan sahibi olarak çağrım şudur:
Denizleri susturmayalım, vicdanı konuşturalım.
Çünkü hukuk da insanlık da susmamalıdır.
Av. Selman Yaray