Prof. Dr. Mehmet Ufuk Kasım: Bugün hala iyi günlerimiz dünya tropik çağa doğru gidiyor
Kocaeli Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ufuk Kasım, su kıtlığının tarım ve gıda güvenliğine etkisi hakkında Nokta Gazetesi’ne özel önemli değerlendirmelerde bulundu.
Küresel iklim krizine bağlı olarak su kaynaklarında meydana gelen azalma ve bilinçsiz su tüketimi nedeniyle oluşan su kıtlığının tarım alanındaki riskleri hakkında Nokta Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulunan Kocaeli Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ufuk Kasım, “Bir şehrin su kaynaklarında azalma olduğu zaman, insan kullanımından değil, öncelikle sanayide ya da tarımda su kullanımı kısıtlanıyor” dedi.

“ÜRETİCİ ZARAR GÖRMEYE BAŞLIYOR”
Türkiye’nin tarımsal sulamadaki su kullanım oranının gelişmiş ülkelerin çok üzerinde olduğunu ifade eden Kasım, hem üreticinin bilinçlendirilmesi hem de suyun daha verimli kullanılmasına yönelik yapısal değişimlerin şart olduğunu dile getirerek, “Bir şehrin su kaynaklarında azalma olduğu zaman, insan kullanımından değil, öncelikle sanayide ya da tarımda kullanımı kısıtlanıyor. Örneğin, suyu veren kurumlar “Tarımsal sulamada kısıtlamaya gidiyoruz” diyor. Böyle olunca da belirli bir aşamaya gelmiş olan üretim olumsuz etkileniyor. Yani üretici burada zarar görmeye başlıyor.
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE YÜZDE 50, TÜRKİYE’DE YÜZDE 79
Buradaki sorunları gidermenin yolu ise yöntemleri değiştirmektir. Öncelikle tarımda kullanılan su oranını azaltmamız gerekiyor. Şu anda gelişmiş ülkelerde tarımsal su kullanımı %50-55 seviyelerinde. Bizde ise %79. Yani biz tarımda kullanılan suyun, toplam kullanılan suya oranını azaltırsak bu riskleri de belli ölçüde azaltmış oluruz.

“YER ALTI SULARI BİR KİŞİYE AİT DEĞİL”
Bir de yer altı sularının kontrolsüz kullanımını engellemek gerekiyor. Mesela tarımsal sulamada en kolay suya ulaşma yöntemi yer altı suları. Ama yer altı suları bir kişiye ait değil. Yer altı suları kamu malı. Kamunun malı olan bir şeyi siz “Ben buraya bir kuyu açtım. Bunun için masraf ettim. Karşılığında bu da bu suyu kullanma hakkı benim” diyemezsiniz. Kırsal kesimlerde Devlet Su İşleri gibi kurumlar, diğer alanlarda belediyeler bu kuyuları tespit edip bu kuyulara sayaç takıyorlar ve buraların kontrolsüz kullanımını engelliyorlar ve buralarda kullanılan sudan da belli bir ücret tahsil ediyorlar.
TÜRKİYE’DEKİ KAÇAK KUYULAR TESPİT EDİLMELİ
Eğer bütün Türkiye'deki kaçak kuyular tespit edilebilip bu şekilde bir yöntem uygulanabilirse yer altı suyu kullanımı daha kontrollü bir hale gelir. Çünkü yer altı su kaynakları çok zorunlu kalmadıkça kullanılmaması gereken su kaynakları. Çünkü onlar kullanıldıkça yer üstü su kaynakları azalıyor. Yani yer üstü su kaynakları genellikle yer altından doğal yollarla toprak üzerine çıkan ve buralardan akarsu, dere, göl şeklinde dönüşen yapılar. Ama siz yer altı sularını kullanınca yer altı su kaynakları bu kaynaklardan çıkamıyor. Kaynaklar kuruyor. Yüzey suları da kurumaya başlıyor. Dolayısıyla bir rezervmiş gibi gözükse de bunların çok zorunlu kalmadıkça kullanılmaması gerekiyor.

“KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KUYU SUYU KULLANIYOR”
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi mesela, kuyu sularını kullanıyor fakat başka alternatif kalmadığı zaman bu yönteme başvuruyor. İnsanlar susuz kalmasın diye, Yuvacık'la Sapanca Gölü arasında kuyular açıldı. Bizim arazimizde de var bunlardan. Bunları belli aşamalarda devreye alıyor. İşleri bittiği an, yani yüzey suları yeterli olmaya başladığı zaman tekrar kapatıyorlar” dedi.
KAÇAK KUYULARIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ
Geleceğimiz için su kaynaklarının önemini bir kez daha vurgulayan Kasım, “Bizim su kaynaklarımızı korumamız çok önemli. Su kaynaklarını korurken, özellikle yer üstü su kaynaklarını maksimum verimde kullanmamız gerekiyor. Akarsularımızı daha verimli kullanalım. Akarsularımızı belli dönemlerde stoklayabilecek küçük göletler, havuzlar yapabiliriz. Ayrıca Japonya'da olduğu gibi yer altı depoları yapabiliriz. Yağmur suyunu depolamak için yönetmelikleri değiştirip her binada özellikle kendi yeşil alanı olan her sitenin alanında mutlaka, yağmur suyu toplama sistemlerinin kurulmasını zorunlu hale getirmemiz gerekiyor. Kaçak kuyuları mutlaka belirleyip bunları etiketlememiz gerekiyor. Bunların, kontrolsüz kullanımını önlememiz gerekiyor.

“UZUN BİR TROPİK ÇAĞ YAŞANACAK”
Havadan düşen yağmur, yer altındaki her damla su bizim için çok değerli. Ve bugün hala iyi günlerimizi yaşadığımızı da söylemek lazım. İklimsel olarak, dünya tropik çağa doğru gittiği için hızlı bir ısınma eğiliminde. Bu ısınma eğilimini, atlatma şansına sahip değiliz. Çünkü çok uzun bir süreç olacak. Uzun bir tropik çağ yaşanacak. Bu durumda ne yapılabilir? Geri dönüşüm sularını nasıl kullanabiliriz? Deniz suyunu nasıl verimli hale getirebiliriz? İçtiğimiz suları ya da evde kullandığımız suları tekrar tekrar nasıl kullanabiliriz? Bunlarla ilgili atık sularını nasıl tekrar daha verimli kullanılabilir? Gibi sorunların cevaplarına yönelmemiz gerekiyor.
“GRİ SU GİBİ ÇALIŞMALARA YÖN VERİLMELİ”
Gri su dediğimiz, atık suyun sanayide kullanımının artırılmasıyla ilgili çalışmalara yön verilmeli. Bu tür fabrikalara teşvikler verilmeli. Her bir damlasını, bu bittiği zaman su olmayacakmış düşüncesiyle değerlendirmemiz gerekir. Ama hayatta kalmak için tarım da yapmak zorundayız. O halde tarımda kullanılan su oranını %50'lik seviyelere çekmemiz gerekiyor. Gelişmiş ülkeler bunu yapmış. Biz de yapabiliriz.

“TARIMA VURULAN HER SERT ÖNLEM FİYATLARI YÜKSELTİYOR”
Ama dediğim gibi bu biraz bizim üreticimizin ikna edilmesinin zor olmasından kaynaklanıyor. Burada denetlemeyi artırmamız gerekiyor. Yani suyu parayla sattığınız zaman adam mecburen daha az para ödemek için düşük su kullanım yöntemleri tercih edecektir. Buna dikkat etmekte fayda var. Su hepimizin suyu. Burada kimsenin “Benim bahçemin önünde bol su var. Ben istediğim gibi kullanırım” deme hakkı yok. Herkes ihtiyacı olduğu kadar suyu kullanacak. Ne fazla ne eksik. İlerleyen dönemde zaten, fazlasını bulamayacağız ve eksik kullanacağız. Yani projeksiyonlar onu gösteriyor. Ama tarımı tamamen, kapatalım, tarımı bitirelim mantalitesi zor. Tarımda alınan her sert önlem, fiyatları çok yükseltiyor. Bu sefer tüketiciyi doyuracak farklı alternatifler bulmamız gerekiyor. Bu alternatiflerin çoğu da dışarıdan ürün almak.
“BUĞDAY İTHAL ETMEYELİM”
Dışarıdan ürün almak, paramızın yurt dışına gitmesi anlamına gelir. Oysa biz her türlü ürünü üretebilecek bir ülkeyiz. Bu kabul edilebilir bir durum değil. O halde tarımsal üretimde çiftçiyi zor durumda bırakacak sert önlemler almak yerine doğru yönlendirmeler yapmamız gerekiyor. Mesela daha az suya ihtiyaç duyan ürünlere yönlendirmek bu yönlendirmelerden birisi olabilir. Örneğin illaki tarımsal ürün ithal edilecekse pirinç ithal edelim. Çünkü pirinç çok su tüketen bir bitki. Ama gidip buğday veya arpa ithal etmeyelim. Ayrıca pirinç glisemik indeksi çok yüksek bir ürün. Hem şeker hastaları hem de yaşlılar için riskleri var. Bu sebeple pirinç yerine; kara buğday veya siyez buğday türlerine yönelebiliriz. Hatta standart bulgurumuz bile pirinçten daha sağlıklı” şeklinde açıklamalarında bulundu.
Prof. Dr. Mehmet Ufuk Kasım anlatıyor: İstanbul pazarı için Kocaeli tarımı planlanmalı!Akademik Bakış
Mehmet Ufuk Kasım: Modern tarımı daha bilinçli, daha araştıran kişilerin yapacağını düşünüyorumAkademik Bakış