Mehmet Ufuk Kasım: Modern tarımı daha bilinçli, daha araştıran kişilerin yapacağını düşünüyorum
Kocaeli Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ufuk Kasım, geleneksel ve modern sulama yöntemleri arasındaki farklara dikkat çekerek, tarım alanındaki su tüketimi konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İklim krizi, su kaynaklarının azalması ve artan gıda ihtiyacı tarımda suyun verimli kullanımına her zamankinden daha çok dikkat çekiyor. Kocaeli Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ufuk Kasım, tarımda en fazla su tüketiminin geleneksel sulama yöntemlerinden kaynaklandığını belirtti ve modern sulama tekniklerinin hem su tasarrufu sağladığını hem de toprağın verimliliğini koruduğunu dile getirdi.

“BİTKİNİN İHTİYACI 1 BİRİMSE ONUN 100 KATI SU VERİLİYOR”
Prof. Dr. Mehmet Ufuk Kasım geleneksel sulama yöntemleri ile modern yöntemler arasındaki su tüketim farkı hakkında yaptığı açıklamasında, “Geleneksel sulama yöntemleri dediğimiz şey eskiden vahşi sulama olarak adlandırılıyordu. Eskiden arazinin üzerinde belli şekiller veriliyordu, bazı kanallar açılıyordu ya da küçük parseller oluşturup kenarlarını yükseltip içlerini suyla dolduruyordu. Burada çok yüksek miktarda su tüketiliyor. Normalde bitkinin ihtiyacı olan su 1 birimse burada belki onun 100 katı su veriliyor. Bunun başka dezavantajları da var. Toprağın üzerinde sert geçirimsiz bir kaymak tabakası oluşturabiliyor. Suyla beraber çok sayıda yabancı ot tohumu geliyor, otlanma meydana geliyor.
“TOPRAĞI VERİMSİZLEŞTİRİYOR”
Sulamadan sonra, genellikle bir çapalama yapma zorunluluğu oluyor. Bol ve yüksek debide su kaynağına ihtiyacınız var. Yani bazı dezavantajları var. Aslında esas felsefe yüksek miktarda su kullanımı. Yani ihtiyacının çok daha fazlasında su tüketiliyor. Bu da gereksiz bir sulamayla toprağın zaman içerisinde verimsizleşmesine, kalitesinin düşmesine, zaman içerisinde bazen tuzluluk gibi sorunlarla karşı karşıya kalmamıza neden olabiliyor. Modern tarımda kullanılan sulama yöntemleri kapalı boru sistemli sulamalar daha çok. Bu sulama sistemleri de yüzeyden ve toprak altından olarak iki kısma ayrılıyor. Yüzeyden yapılan sulama herkesin de çoğunlukla bildiği gibi artık damlama sulama ve yağmurlama sulama.

“GEREKSİZ BİR SULAMA OLUYOR”
Örneğin, çim, yeşil soğan ve maydanoz gibi küçük ve araziye daha sık ekilen bitkilerde; yağmurlamaya karşı bir çürüme sorunu da yoksa sulama yöntemi olarak yağmurlamayı tercih ediyoruz. Fakat domates, biber veya karpuz gibi daha geniş aralıklarla ekilen bitkilerde damla sulamayı tercih ediyoruz. Keza bu tip meyvesi yenen bitkilerde yağmurlama sistemi çürümeye sebep oluyor. Bu sebeple bu tip bitkilerde eğer gerekiyorsa sadece fide döneminde yağmurlama yöntemini kullanıyoruz. Bu iki yöntem arasındaki en bariz fark, yağmurlamada bütün alan sulanırken damla sulamada sadece bitkinin bulunduğu nokta sulanmış oluyor. Yani geniş aralıklarla ekilen bitkilerde yağmurlama kullanırsanız boş alanları da sulamış olursunuz. Bu da gereksiz bir sulama oluyor. Damla sulamada ise su doğrudan bitkinin köküne gidiyor. Böylelikle hem arazide yabancı otlar azalıyor hem de toprağın verimsizleşmesi önleniyor. Tüm bunlara ek olarak damla sulamayla birlikte hem bitkiyi sularken hem de gübreleme yapabiliyoruz. Yani iki işi bir arada görerek zaman tasarrufu da sağlıyorsunuz” ifadelerine yer verdi.
“YENİ TEKNOLOJİLERE AÇIK DEĞİLLER”
Türkiye’de modern tarım uygulamalarının yaygınlaşmasının önündeki engellerden de bahseden Ufuk Kasım, ata toprağını miras alan çiftçilerin yeni tekniklere kapalı oluşunu vurguladı. Prof. Dr. Kasım konu hakkında, “Buradaki en büyük sıkıntı tarım yapan kesimin büyük bir kısmı babadan dededen devralmış ve bunu sürdürme işlemini yaparken de o teknikleri kullanıyor. Yani yeni teknolojilere biraz açık değil. Buradaki yapılabilecek en büyük şey görsel çalışmalar. Yani siz bunu o üreticiye gözüne soka soka gösterebilirseniz, yani bu böyle yapılırsa böyle oluyor, bunun örneklerini demonstratif çalışmalar yapabilirseniz o zaman ancak ikna oluyorlar. Ama son yıllarda sektör dışından çok tarıma giren oluyor. Özellikle hayvancılık kısmına çok girenler oldu. Bunlar farklı sektörlerden. Ne bileyim bir bankacı tutup bir hindi çiftliği kurabiliyor ya da bir eczacı gelip tıbbi bitki üretmek için bir bahçe kurabiliyor. Bu sektör dışından ya da ailesinden bir bağlantısı olmadan tarıma girenler daha bilinçli, daha modern teknikleri araştırıyorlar. En iyisi hangisiyse onu kurmaya çalışıyorlar.

“KÜÇÜK ÇİFTÇİMİZ DE BİZİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ”
Dolayısıyla var olan küçük üreticiden ziyade bu modern tarımı ancak daha bilinçli, daha araştıran, sorgulayan, kişilerin yapacağını düşünüyorum. Ama küçük çiftçimiz de bizim için çok değerli. Neden değerli? Bunlar hiçbir şekilde tarımı bırakmıyorlar. Mesela ticari kayıplar olabiliyor. Karlılık kayıpları olabiliyor ya da o sene mesela ürün alamıyor falan. Ama bunlar iyi kötü her yıl üretim yapmaya devam ediyorlar. Yani bizim çekirdek üretimimizi karşılıyorlar aslında baktığımız zaman. Ama diğer endüstriyel tarım yapanlar, daha büyük boyutta çalışıyorlar ve mesela ufacık bir karlılık düşüşü ya da fizibilitesi düşük olan şeylere hiç girmeden diyorlar ki biz bu çalışmayı yürütemeyiz diye hemen sektörden çekilebiliyorlar. Ama küçük üretici öyle değil. Küçük üretici daha dirençli” açıklamalarında bulundu.

Prof. Dr. Mehmet Ufuk Kasım anlatıyor: İstanbul pazarı için Kocaeli tarımı planlanmalı!Akademik Bakış