BİZ, ONLARA ŞEHÎD DİYORUZ
Kocaeli’de, önce Bilir âilesinden dört kişi, sonra patlamaya hazır bir bombanın yanında rızkını çıkarmaya çalışan yedi kişi şehîd oldu.
Haberlere bakıyorum, “Vefat ettiler, hayatlarını kaybettiler” diye geçiyor. Hayır efendim, bu insanlar şehîd. İnancımıza göre suda boğulan, ateşte yanan, enkaz altında kalan şehîd değil mi? Niye bu ifâde, bu 11 insandan esirgeniyor? Diyânet, niye bir şey demiyor?
Gebze’deki binâ yıkıldığı günlerde Seymen’den bindiğim şehirlerarası otobüs, bir dakikalık yolu bir saatte gitti. Kazâ zannettik. Meğerse metro inşaatıymış. Yolculardan birisi, “CİMER’e şikâyet edeceğim.” dedi. Diğeri söylendi:
“Tabi tabi hemen AK Partili belediyeye cezâ verirler. Başka fıkra var mı?”
Güldük ama “gülmek var ağlamaktan beter” misâli güldük.
Yaprak Dökümü’nde ikide bir, “Aman ağzımızın tadı kaçmasın!” diyen Hayriye Hanım gibi her şeyin üstünü örten bir hükûmet, dâima daha kötüsüne hazır olmalı. Nitekim öyle de oluyor. Yirmi aslan parçası, tedâvülden kalkmış bir uçağın düşmesiyle şehîd oldu. Yalan yalanı doğurur ya ihmâl de ihmâli doğuruyor.
Vaktiyle vatan millete zarar bir adamı yazarak alâkalı kurumu uyardım. Başındaki yetkili aradı, “Bana belgeleri verin” dedi. İnanamadım. “Vay be! Her şey de kötüye gitmiyormuş.” dedim. Tam telefonu kapatırken kim olduğunu sordu. Boş bulunup söyledim. O anda bir kız doğdu. Yâni sessizlik oldu. Bir daha ne arayan oldu ne soran. Baktım adamın oğlu, yazdığım kişiyle fink atıyor. Kimi, kime şikâyet etmişim. Olsun, satıra gelen, illâ ki hatıra gelir.
Gebze’deki Raviva Kozmetik de çok şikâyet edilmiş ama sonuç çıkmamış. Kontrol için gidenlere parfüm hediye ediliyormuş. Yangından sonra istifâ eden yok. Görevden alma var. Unutulunca dönerler veya başka kıyak bir yere geçerler. Raviva Kozmetik’in sâhibini koruyan dayı, uyuşturucudan yargılanmış. Dört ay yatıp çıkmış.
İşini ihmâl ettiği için görevden alınanlardan birisi, ulusal basında yazan bir köşe yazarının yakını. Yazar, yangından sonra ne yazacak diye bekledim. Allah, Kur’an, Peygamberden girmiş, dış güçlere bağlamış. Sıkı durma vaktiymiş. Uçak kazâsını da yazmış ama yangından tek kelime bahis yok. Yaşadığı ilde ne binâ yıkılmış ne yangın olmuş.
İyi ki yazı var. İyi ki basın var. Unutmayalım ki yedi insanımızın yanmasının üstünü örtmeye kalkanlar, yazının ateşinde erir giderler.
“Aman ağzımızın tadı kaçmasın!” diyenlere inat yazalım. Ölüm varsa zulüm varsa ağzımızın tadı kaçsın! Bütün şehîdlerimize rahmet ve minnetle…
Not: Yaklaşık sekiz senedir Başiskele’de yaşıyorum. Mekânın hâfızası olmak, belki bir şehrengîz ortaya koymak niyetiyle bu sitede yazmaya başladım. İlk yazım bu minvâlde olsun isterdim ama mahalle yanarken saçımı taramak olmazdı. “Tâb ettiğimiz hikmetli ola” diyerek başladım. Hayırlara vesîle olması dileğiyle merhaba!