Çocuk, suç ve yargı reformu
Çocuk, Suç ve Yargı Reformu
Evrensel ceza hukuku ilkeleri arasında ve Türk hukukunda uzun yıllardır kullanılan bir ifade var:
“Suça Sürüklenen Çocuk.”
Kanun dili ve uygulama böyle söylüyor ama aslında toplumun kulağına bu kavramı işitince pek de
adaletli gelmiyor. Çünkü bu kavram, çocukların işlediği suçu kendi iradelerinden çok çevresel şartlara
bağlayan bir anlayışa yaslanıyor.
Evet, çocuk çoğu zaman yoksulluğun, ilgisizliğin, aile içi çatışmaların kurbanı. O nedenle
cezalandırmadan çok rehabilitasyon hedeflenmeli. Ancak iş ağır suçlara gelince, toplumun vicdanı
sızlıyor. Cinayet işleyen, uyuşturucu ticaretinde kullanılan ya da cinsel saldırıya karışan bir çocuğun sırf
yaşı küçük diye indirimli cezalar alması, mağdurları da toplumu da derinden yaralıyor.
Dahası, bu kavram suçu organize edenlerin elinde bir silaha dönüşmüş durumda. Çocuklar, mafyatik
yapılara ya da terör örgütlerine bilerek sürükleniyor. Çünkü bilenler biliyor: çocuk yakalanırsa ceza
indirimli olacak, caydırıcılık zayıf kalacak.
Çocukları suçun öznesi değil, geleceğin teminatı olarak görmek gerekir. Ancak bu yaklaşım, çocukları
istismar eden suç örgütlerine ve karanlık çevrelere taviz vermek anlamına gelmemeli. Aile yapısının
güçlendirilmesi, milli ve manevi değerlerin eğitim yoluyla kazandırılması ve çocukların suç
şebekelerinden korunması, gerçek çözümün anahtarıdır.
İşte tam da bu noktada, "yargı reformu" devreye girmeli.
Çocuk Koruma Kanunu’nun ruhu korunmalı, fakat bazı suçlarda ayrıcalık ortadan kaldırılmalı. Hırsızlık,
mala zarar verme gibi suçlarda rehabilitasyon odaklı yaklaşım elbette devam etmeli. Fakat cinayet, cinsel
istismar, uyuşturucu ticareti ve örgütlü suçlarda yaş indiriminin otomatik uygulanması artık gözden
geçirilmeli.
Yargı reformunun sadece mahkeme binalarını yenilemekten, dava sürelerini kısaltmaktan ibaret
olmadığını görmek zorundayız. Asıl reform, toplumun adalet duygusunu güçlendiren ve mağduru da fail kadar dikkate alan düzenlemelerle mümkündür. “Suça sürüklenen çocuk” kavramı da bu kapsamda
yeniden tanımlanmalı, ceza indirimi mekanizmaları suç tipine göre farklılaştırılmalıdır. Çünkü adalet terazisi dengede olmadığında ne çocuk korunabilir ne de toplum huzur bulabilir. Çocukları gerçekten korumak, onları suça bulaştıran karanlık çevrelerden kurtarmak ve aynı zamanda mağdurun
hakkını gözetmektir.
Çocukları korumak, onları cezasız bırakmak değil; onları suça bulaştıran ellerden kurtarmak, aynı
zamanda adalet terazisini dengede tutmaktır. İşte yargı reformu da bu dengeyi kurabildiği ölçüde
milletimizin güvenini kazanacaktır.