Hülya Kuşcu: Kadın cinayetleri, toplumsal bir travmaya dönüşür

Yakın zamanda yaşanan kadın cinayetleri ve şiddete eğilimler konusunda Nokta Gazetesi'ne özel açıklamalarda bulunan Uzman Psikolog Hülya Kuşcu, “Bu haberleri görmek hem bilinçlenmeyi artırıyor hem de bazı riskler taşıyor” dedi.

Hülya Kuşcu: Kadın cinayetleri, toplumsal bir travmaya dönüşür
Hülya Kuşcu: Kadın cinayetleri, toplumsal bir travmaya dönüşür

ÖZEL HABER - SUDE KALYONCUOĞLU

Kocaeli Haber- Uzman Psikolog Hülya Kuşcu, kadın cinayetlerinin psikolojik etkilerini Nokta Gazetesi'ne anlattı. Kadın cinayetlerinin toplumsal ve bireysel psikolojik etkilerini değerlendiren Uzman Psikolog Hülya Kuşcu, bu tür olayların sadece mağdurları değil, tüm toplumu derinden etkilediğini belirtti. Kuşcu, sürekli kadın cinayetleri haberlerini görmek ve bu trajedilere tanıklık etmenin, özellikle kadınlarda güven duygusunu sarsarak, “Acaba ben de tehlikede miyim?” kaygısına yol açtığını ifade etti.

''İNSANLARIN GÜVEN DUYGUSUNU SARSAR''

Kadın cinayetleri toplumda nasıl bir psikolojik etki yarattığına ve bu olayların nasıl travmaya yol açtığı hakkında konuşan Kuşcu, “Kadın cinayetleri sadece bireysel trajediler değildir; toplumsal bir travmaya dönüşür. Sürekli bu tür haberleri görmek, insanların güven duygusunu sarsar. Özellikle kadınlar için ‘Acaba ben de tehlikede miyim?’ düşüncesi bilinçaltına yerleşir. Bu da günlük hayatlarını etkiler. Akşam yalnız yürürken daha hızlı adım atarlar. Bir asansörde ya da sokakta yalnız kaldıklarında içlerinden bir şey ‘dikkatli ol’ der. Kendi sınırlarını savunmak istediklerinde ‘Ya bana bir şey yaparsa?’ korkusu hep akıllarının bir köşesinde durur.

''ERKEKLER İÇİN DE DURUM FARKLI DEĞİL''

Erkekler için de durum farklı değil. Kimileri bu şiddet ortamına öfkelenir, değişim için mücadele eder. Kimileri ise “Beni de böyle mi görüyorlar?” diyerek savunmaya geçer. En kötüsü de şu: Toplum olarak bu olaylara o kadar sık maruz kalıyoruz ki bir noktadan sonra ‘Bir tane daha olmuş’ diyerek duyarsızlaşma riski doğuyor. İşte asıl tehlike burada başlıyor.

''O ADAMLA NEDEN KONUŞTUN''

Kadınların toplumsal alandaki varlığı gitgide daha fazla sorgulanıyor. Açık açık söylenmese de, ‘Güvende olmak istiyorsan kendini kısıtlamak zorundasın’ mesajı veriliyor. ‘Gece dışarı çıkmasaydı’, ‘O kıyafeti giymeseydi’, ‘O adamla neden konuştu?’. Bu cümleler, şiddeti uygulayanı değil, şiddete maruz kalanı suçlayan bir bakış açısını besliyor. Kadınlar kendilerini sürekli korumak zorundaymış gibi hissediyor, özgürlükleri kısıtlanıyor. Ama en büyük zarar şu: Bu algı, yeni nesillere de aktarılıyor. Kız çocukları, daha küçük yaşta ‘Kendini kollamak zorundasın’ diye büyütülüyor. Erkek çocukları ise, farkında olmadan, bazı şeylerin ‘normal’ olduğunu düşünerek yetişiyor” dedi.

''TARİFSİZ BİR ACIDIR''

Kadın cinayetlerinin mağdur yakınları üzerinde işin içine öfke, çaresizlik ve adalet arayışı da girer diyen Psikolog Kuşcu,”Sevdiğin birini böyle bir şekilde kaybetmek, tarifsiz bir acıdır. Yas süreci zaten zor bir süreçtir ama burada işin içine öfke, çaresizlik ve adalet arayışı da girer. Öfke: ‘Bu nasıl olabilir?’ sorusu kafalarından çıkmaz. Hak ettikleri adaleti bulamazlarsa, bu öfke zamanla derin bir umutsuzluğa dönüşebilir. Suçluluk hissi: ‘Bir şeyleri fark edebilir miydim?’, ‘Onu koruyabilir miydim?’ soruları içlerini kemirir. Oysa gerçekte, bu olayın tek sorumlusu faildir. Travma sonrası stres: Geceleri uyuyamama, kabuslar görme, tetikleyici olaylarla baş edememe gibi belirtiler yaşanabilir. Güven kaybı: İnsanlara, sisteme ve hatta hayata olan güvenleri büyük ölçüde sarsılır. ‘Bu ülkede adalet yok’ hissi derinleşir. Böyle bir durumda yakınlarının yanında olmak çok önemli. Ama ‘Hadi toparlan’ gibi aceleci cümleler değil, gerçekten anlayan, dinleyen bir destek gerekiyor” şeklinde konuştu.

''AŞK CİNAYETİ''

Medyanın bu tür olayları sürekli gündemde tutması hakkında konuşan Kuşcu, “Hem bilinçlenmeyi artırabilir hem de bazı riskler taşıyabilir” dedi. Özellikle şiddet olayları sıradanlaşır veya ‘Aşk cinayeti’ gibi romantik bir dille sunulursa, insanlar duyarsızlaşabileceğini söyledi. Kuşku, “Bazıları ‘Yine mi bu konu?’ diyerek tepkili olabilirken, diğerleri ‘Bu ülkede kadın olmak çok zor’ diyerek umutsuzluğa kapılabilir ve bu yüzden medya dilinin çözüm odaklı ve bilinçlendirici olması çok önemlidir” diyerek belirtti.

''NE YAPARSAM YAPAYIM, TEHLİKEDEYİM''

Kadın cinayetlerinin sıklığı arttığında, bireylerin güven duygusu nasıl etkilediğini maddeler halinde anlatan Kuşcu şu ifadeleri kullandı:
-Kadınlar için: ''Kendi hayatlarına dair kontrol hissini kaybedebilirler. “Ne yaparsam yapayım, tehlikedeyim” gibi bir algı oluşabilir.
-Erkekler için: Kimileri “Ben de böyle algılanıyor muyum?” diye sorgularken, kimileri bu meseleye tamamen kayıtsız kalabilir.
-Genel olarak toplum: Sürekli bir korku ve çaresizlik hissi yaygınlaşır. “Bu ülke düzelmez” gibi umutsuz düşünceler çoğalır'' dedi.

TOPLUMSAL CİNSİYET EĞİTİMLERİ YAYGINLAŞTIRILMALI

Psikolog Hülya Kuşcu, kadın cinayetlerini önlemek için toplumsal cinsiyet eğitimlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini vurguladı. Şiddetin kültürel bir miras gibi aktarılmaması gerektiğini belirtti. Erkeklerin de bu mücadeleye katılması gerektiğini, çünkü kadın haklarının sadece kadınların meselesi olmadığını ve medyanın dilinin değişmesi gerektiğini ve şiddeti normalleştiren değil, bilinçlendirici bir dil kullanılması gerektiğini söyledi. Bu sorunun çözümünün bir günde mümkün olmayacağını, ancak zihniyet değişimiyle başlayacağını ve bu değişimin parçası olmanın hepimizin sorumluluğu olduğuna vurgu yaptı.

Kaynak: HABER MERKEZİ
Hülya Kuşcu kadın cinayetleri Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele