Hülya Kuşçu: Anoreksiya sadece kilo kaygısı değil bir içsel savaş!

Uzman Psikolog Hülya Kuşçu, anoreksiyanın sadece kilo kaygısı değil, derin bir özgüven ve kontrol savaşı olduğunu belirterek erken farkındalık ve aile desteğinin hayati önem taşıdığını vurguladı.

Hülya Kuşçu: Anoreksiya sadece kilo kaygısı değil bir içsel savaş!
Hülya Kuşçu: Anoreksiya sadece kilo kaygısı değil bir içsel savaş!

Günümüzde özellikle gençleri etkisi altına alan yeme bozukluklarından biri olan anoreksiya nervoza hakkında Uzman Psikolog Hülya Kuşçu, Nokta Gazetesi’ne önemli açıklamalarda bulundu. Kuşçu, anoreksiyanın yalnızca kilo verme çabası olmadığını, kişinin beden algısı ve duygusal dünyasıyla doğrudan ilişkili ciddi bir psikolojik hastalık olduğunu vurguladı.

AYNAYA BAKIYOR AMA KENDİNİ GERÇEK GİBİ GÖRMÜYOR

Anoreksiya nervozanın, bireyin kilo alma korkusuyla yemek yemeyi kısıtlaması ve zamanla beden algısının bozulmasıyla karakterize olduğunu belirten Kuşçu, “Kişi çok zayıf olsa bile kendini kilolu görür ve sürekli kilo verme ihtiyacı hisseder. Aynaya baktığında gördüğü beden, gerçekte var olan değil, zihnindeki çarpıtılmış algıdır” dedi.

"EN ÇOK ERGENLİKTE ORTAYA ÇIKIYOR"

Anoreksiyanın en sık 12-18 yaş aralığındaki genç kızlarda görüldüğünü söyleyen Kuşçu, “Bu yaş grubu kimlik gelişiminin, sosyal kıyaslamaların ve beden farkındalığının en yoğun yaşandığı dönem. Mükemmeliyetçilik, düşük benlik saygısı, aile içi çatışmalar ya da kontrol ihtiyacı gibi psikolojik faktörler de bu bozukluğu tetikleyebiliyor” ifadelerini kullandı.

“SADECE SAĞLIKLI BESLENİYORUM” DÜŞÜNCESİYLE BAŞLIYOR"

Hastalığın başlangıcında bireyin durumun farkında olmadığını, genellikle ‘sadece sağlıklı besleniyorum’ diyerek durumu normalleştirdiğini söyleyen Kuşçu, çevredeki kişilerin dikkatli olması gerektiğini vurguladı: “Kalori hesaplama takıntısı, yemeklerden kaçınma, ani kilo kaybı ve aşırı egzersiz gibi davranışlar, anoreksiya belirtisi olabilir.”

AİLEYE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR

Aile tutumlarının hastalığın hem oluşumunda hem de tedavisinde kritik rol oynadığını ifade eden Kuşçu, “Baskıcı, eleştirel ya da başarı odaklı ailelerde risk daha fazla. Ancak anlayışlı ve destekleyici aile tutumu, iyileşme sürecinde çok değerli. Dinlemek, anlamaya çalışmak ve profesyonel yardım almak şart” dedi.

BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ EN ETKİLİSİ

Tedavide en sık kullanılan yöntemin Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olduğunu belirten Kuşçu, bazı vakalarda aile temelli terapilerin de etkili olabildiğini söyledi. Tedavinin uzun vadeli bir süreç olduğunu vurgulayan Kuşçu, fiziksel sağlığın tehdit altında olduğu durumlarda mutlaka tıbbi desteğin de devreye girmesi gerektiğini belirtti.

SOSYAL MEDYA DA TETİKLİYOR

Kuşçu, sosyal medyada sürekli karşılaşılan filtreli bedenler, “fit” dayatması ve idealize edilen zayıflık algısının özellikle ergenleri olumsuz etkilediğini belirterek, “Bu yapay standartlarla kıyaslanan gençler bedenlerinden nefret etmeye başlıyor. Medya okuryazarlığı ve beden olumlama bu noktada çok önemli” dedi.

“YARDIM İSTEMEK ZAYIFLIK DEĞİL, CESARETTİR”

Anoreksiyanın sadece yemekle değil, kişinin kendine dair algısı, duygusal ihtiyaçları ve hayatla kurduğu ilişkiyle ilgili olduğunu vurgulayan Uzman Psikolog Hülya Kuşçu, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu bir içsel savaş. Fark etmek, kabul etmek ve yardım istemek ise iyileşmenin ilk ve en cesur adımı. Unutulmamalı ki kimse bu hastalıkla yalnız savaşmak zorunda değil.”

Kaynak: HABER MERKEZİ
Hülya Kuşcu anoreksiya kilo kaybı