Dr. Serkan Engin: Yıkılmaya devam ediyorsak bir sorun var

Nokta TV ekranlarında yayınlanan Adem Yaman ile Akademi Günlüğü programı Deprem Özel Yayını ile 6 Şubat depremlerinin 2. yılında toplumu yakından ilgilendiren deprem konusunu ele aldı. Program konuklarından Dr. Serkan Engin, afet konusu hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.

Kocaeli Haber- Nokta TV ekranlarında yayınlanan Adem Yaman ile Akademi Günlüğü programı Deprem Özel Yayını ile 6 Şubat depremlerinin 2. yılında toplumu yakından ilgilendiren afet konusunu uzman konukların katılımı ile ele aldı. Kocaeli Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Serkan Engin, Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahir Serkan Irmak, AKUT Arama Kurtarma Derneği’nden Abdurrahman Eke ve SAR Arama Kurtarma ve Acil Yardımlaşma Derneği’nden Hasan Yüce’nin katılım sağladığı Adem Yaman İle Akademi Günlüğü Deprem Özel Yayını’nda konu detaylı olarak ele alındı.

“ÖĞRENMEDİK Kİ BU SONUÇLARI YAŞIYORUZ”

Programın konuklarından olan Dr. Serkan Engin, yaşanan depremlerde yasal mevzuatın yeterli olmasına rağmen yapıların neden çok zarar gördüğü konusunu değerlendirerek deprem mevzuatı uygun olmasına rağmen yıkımların yaşanması konusunda “yani biz hala öğrenmedik ki bu sonuçları yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

“DERS ÖĞRENENE KADAR SÜRER”

İşte Dr. Serkan Engin’in açıklamalarının satır başları: “Bir şaman atasözü diyor ‘eğer bu neden hep benim başıma geliyor’ diyorsanız ders siz öğrenene kadar sürer diyor. Yani biz hala öğrenmedik ki bu sonuçları yaşıyoruz. Depremlerin olacağını ve olmaya devam edeceğini biliyoruz. Türkiye deprem ülkesi. Çok güzel bir coğrafya ve her güzelin bir kusuru var. Bu coğrafyanın kusuru da depremler. Ülkemiz bir deprem ülkesi ve her depremin incelenmesi sonucunda anlıyoruz ki bu depremlerde yıkım da sürpriz değil.

“BUNLAR SÜRPRİZ DEĞİL”

1939 Erzincan Depremi var, 1942 Tokat Erbaa Depremi var, Samsun Ladik Depremi var, Bolu Mudurnu Depremi var, 1967 Sakarya Adapazarı Depremi var, 1999 Kocaeli ve 1999 Düzce Depremi var. Hat kırıla kırıla geliyor. Türkiye tarihinin en büyük depremi Erzincan depremiydi. Bu neden oldu? Alttan Güney Anadolu Fay Hattının etkisi, üstten Kuzey Anadolu Fay Hattının etkisiyle tam kesişim noktasında bir güç mücadelesinde alta kalan Erzincan oldu. Bunlar sürpriz değil.

“YIKILMAYA DEVAM EDİYORSAK BİR SORUN VAR”

Benim genelde sunumlarda gösterdiğim bir kare var. 99 Depremi’nden bir kare koyuyorum, 2003 Bingöl Depremi’nden bir kara koyuyorum, 2011 Van Depremi, 2018 Maraş Depremi, 2020 İzmir Depremi’nden bir görüntü koyuyorum. İnanın yıkılış tarzlarında bile değişiklik yok. Teknoloji değişiyor, her şey değişiyor ve hala aynı yıkılmaya devam ediyorsak bu bir problem olduğunu gösterir.

PROBLEM NEREDE?

Peki problem sadece inşaatlarımız mı? Bunu sizlere şöyle sorayım. Kocaeli’de her hafta 3-5 kişi trafik kazasından hayatını kaybediyor. Trafik kuralları çok net değil mi? Hatalı sollamayacaksın, hızlı gitmeyeceksin, emniyet kemerini takacaksın... Kurallara uyarsan kaza olmaz. Buna rağmen bu kadar basit kuralların olduğu ortamda ve konuda bu kadar kaza olması normal mi sizce? Değil. Bu kadar depremde yıkım olması da normal değil ama bunun sebebini sadece inşaatta, jeolojide, jeofizikte aramamalıyız. Öncelikle kendimizde aramalıyız. Bizim oturup nerede yanlış yapıyoruz diye düşünmemiz lazım. Sadece inşaatta yaptığımız bir yanlış da değil. Dolayısıyla buradan başlayalım. Bizde hep devlet yapsın, belediye yapsın, bakanlık yapsın ama bunları oluşturan bizleriz. Acaba biz nasıl davranıyoruz. Biz acaba eğitimi nasıl veriyoruz?

HASTALIKLARLA MÜCADELE SÜRECİ

Biz önce deprem bölgesine bakacak olursak biz bir kaç gün sonra deprem bölgesine gidiyoruz. İlk başta baktığımızda binalarımız deprem anında yıkılanlar var. Mesela 30 bin bina deprem anında yıkılmış. 30 bin binada birer kişi olsa 30 bin kişi enkaz altında demektir. Arama kurtarma yapsak yetişebileceğimiz bir durum değil. 90 bin binamız ağır hasarlı ve o anında yıkılan bina. Toplamda 700 bin bin bina depremden etkilenmiş. Ağır, orta ve hafif hasar. Belki hafif hasar önemli değil diyebiliriz ama bu depremi yaşamış biri olarak binada çatlak gördüğünün zaman o eve girmek istemiyorsunuz. Dolayısıyla da burada insanların barınma ve diğer hastalıklarla mücadele süreci başlıyor.

“BİNALARI EN AZINDAN İNSANLARIN SAĞ ÇIKABİLECEKELERİ ŞEKİDE YAPMAMIZ LAZIM”

Bununla biz değil hiçbir ülke baş edebilecek durumda değil. Bu kadar büyük kapsamlı büyük bir hasarı biz olduktan sonra tahkim etmekte zorlanırız. Çok normal. Dolayısıyla bir şey yapmamız lazım. Bu binaların başımıza yıkılmaması lazım. Bizim bu binaları en azından insanların içinde sağ çıkabilecekleri şekilde yapmamız lazım. Deprem yönetmeliklerimize baktığımızda zaten böyle olması lazım. Biz binaların hasar görmesini kabul ediyoruz. Tasarlarken öyle tasarlıyoruz. Ama yıkılmaması gerekiyor diye düşünüyoruz. Ama buna rağmen neden yıkılıyor. Bunların konuşmamız lazım. Eğer durum tespitini doğru yaparsak o zaman bunun çözümünü saha doğru yürütebiliriz.

“NEREDE HATA YAPIYORUZ DİYE DÜŞÜNELİM”

Özetle bir depremde bu kadar yıkım olması normal değil. Sadece bir kurum, bir kişi veya meslek örgütüne bağlamakta çok doğru olmayacağı için önce hepimiz bir düşünelim. Nerede hata yapıyoruz diye. Ben meslek olarak belki eğitimde hata yapıyor olabiliriz. Belki tasarımda hata yapıyor olabiliriz. İmalatta hata yapıyor olabiliriz. Belki şehirleşme doğru yerde yapılmıyordur. İnsanlar en sevdiklerini niye kaybediyorlar buna bakarlar.

“ANAORMALİ NORMALE ÇEVİRMEK”

Dolayısıyla o zaman madem bunların olması normal değil bu anormali normale çevirmek için bi şey yapmamız lazım. Şunu söyleyebilirim. Bu binaların yıkılmaması için ilave bir kelam öğrenmemize gerek yok. Mevzuat bilgilerle biz bunun hepsini önleyebiliriz. İnşaat, jeoloji ve jeofizik mühendisleri olarak bunlar için elimizde yeterli bilgi var. Peki bunu neden yapamıyoruz? Bunu konuşmamız lazım. Bunu yapamamamızın sebebi de aslında bu günde değil. Geçmişten gelen yapı stoğumuzu konuşmamız lazım. Bizim toplum olarak adam sendeciliğimizi konuşmamız lazım. ‘Bize bir şey olmaz’ı konuşmamız lazım.

“ACILARI AZALTABİLİRİZ”

Çözüm olacaksa şunu yapalım. İnşaat mühendisleri olarak biz kendimize bakalım. Eğitim bunun içinde çok önemli bir yere sahiptir. Eğitimimiz kötüdür. Tamam ben suçumu kabul ediyorum ama çözüm olacaksa, ama çözüm olmayacak. Bizim bu noktadan sonra ‘hep aynı şey başımıza geliyor’ demeyi bırakıp, kaderciliği bırakıp bunun bir bilim dalı olduğunu kabul edelim. Bu bilim dalı da sadece bana özgü veya bir başkasına özgü değil hepimizin katkı sunabileceği, sosyolojik, psikolojik boyutu var. Dolayısıyla bunların hepsinin üst üste koyduğumuzda bu ülkenin hem yetişmiş insan gücü hem kaynakları buna yeter. Doğru bir planlama ile bundan sonra bu acıları sıfır yapamasak bile oldukça azaltabileceğimizi ben tahmin edebiliyorum. Elimizi taşın altına koyarsak depremlerde kayıplarımızı değil, depremi ne kadar az hasarla atlattığımızı konuşuruz.”

Muhabir: Murathan BİRİNCİ
Adem Yaman ile Akademi Günlüğü Kocaeli Haber Serkan Engin