Merhametin imtihanı: Kognitif hegemonya çağında bir genci yetiştirmek

Evlat da olsa fazla merhamet zulümdür, kötülüktür; çünkü koruduğunu sandığın yerde aslında çürütürsün.

Toplumun en büyük yanılgılarından biri, sevginin ölçüsüzlüğünü erdem sanmasıdır. Oysa ölçüsüz sevgi, ölçüsüz merhamet ve ölçüsüz hoşgörü, bir genci hayata hazırlamaz; aksine hayatın çarpanlarına karşı korumasız bırakır. Çünkü bir insanı en çok seven, ona gerçeği sıklıkla söyleyendir.

Kognitif Hegemonya çağında artık biliyoruz ki, zihin korunamazsa gelecek korunamaz. Bir gencin zihnini korumak ise pamuklarla değil, ilkelerle yapılır.
Ve ilkelerin başında şu gelir:
Merhamet, sorumluluk verildiğinde asalet doğurur.”

Çünkü hayat sorumluluktur. Sorumluluk almayan genç büyüyemez, büyüyemeyen genç adalet duygusu geliştiremez.

Nitekim adalet, yalnızca mahkeme salonlarında değil, evlerin içinde, babanın sessiz duruşunda, annenin sabırlı sözlerinde başlar. Genç, adaleti önce evde görür; sonra dünyaya taşır.

“Ahlakı doğuran evdir, hukuk ise o ahlakın dışarıdaki elbisesidir.”

Bugünün genci artık yalnız bize değil, dijital mimarilere, algoritmalara, ekranlarda şekillenen küresel bilinç savaşlarına karşı da yetişiyor.
Bu nedenle gençlere vereceğimiz en büyük güç kas değil, karakter; yumruk değil, hüküm; öfke değil, ölçüdür.

“Nefsi müdafaa dışında şiddet, aczin kılıfıdır; akıl ise gücün ta kendisidir.”

Baskı altında karar verebilmeyi öğretemediğimiz her genç, gelecekte kendi hayatının kaosunda kaybolur. Çünkü baskıyı yok etmek mümkün değildir; fakat baskıyı yönetmek mümkündür.

Ve yönetmenin yolu şudur:
Zoru göğüsleyemeyen kolayın kölesi olur.”

Hayat hedef ister. Hedef ise çalışmayı zorunlu kılar.
Bu yüzyılın kuralı açıktır:
Hayaller bedava, ama hedefler çok pahalıdır; bedeli alın teri, sabır ve kararlılıktır.

Bir genç hedefine yürüyemezse sosyal medyanın rüzgârına, modanın gölgesine, algoritmanın akışına karışır. Oysa genç; akışa kapılan değil, akışı bozan olmalıdır.

Türk genci şunu bilsin isterim:
“Pes etmeyen genç, çağın ayarını bozan güçtür.”

Kognitif hegemonya çağında pes etmek, yalnızca bir duygusal tükeniş değil, bir teslimiyet biçimidir.
Çünkü bu çağda savaş sadece topraklar için değil; algılar, dikkat, hafıza, istikamet ve irade içindir.

Bu yüzden gençlere şunu fısıldamalıyız:
“İrade, insanın görünmeyen kasıdır; çalıştırmazsan zayıflar, zorlamazsan yok olur.”

Ve unutmamalı:
Aşırı merhamet iradeyi sakatlar, doğru disiplin ise karakteri imar eder.

Bugün çocuklarına kıyamayan ebeveynler, yarın dünyanın kıyacağı gençler yetiştiriyor. Buna karşı durmanın yolu merhametsizlik değil; merhameti disiplinle işlemek tir.

Çünkü:
Merhamet, akıl ile yoğrulmadıkça şefkat değil, şer üretir ve disiplin, sevginin görünmeyen omurgasıdır.

Bir genç, baskı altında çalışmayı öğrenemezse; en ufak bir zorlukta dağılır. Baskı, bir genci ezmez; doğru kullanılırsa güçlendirir. Tıpkı çeliğin ateşte, insanın ise hakikatin ortasında sertleşmesi gibi.

Genç, terle, kontrollü baskıyla ve çelikten bir irade ile büyür; büyüdüğüyle de yönetir.

Şiddetten uzak duran genç, gücün yalnız kasa yüklenmediğini; kelimeye, hukuka, stratejiye ve doğru karar almaya yüklendiğini öğrenir.
Bu çağda yumruk atan değil, fikir çarpanları oluşturan kazanır.

Ve son bir hakikat…

“Bir gence adaleti öğretirsen insan olur; sorumluluk verirsen güçlü olur; hedef koyarsın lider olur; vazgeçmemeyi öğretirsin tarihe geçer.”

İşte biz, kendi evlatlarımızdan başlayarak; milletin geleceğini böyle inşa edeceğiz.
Zira kognitif hegemonya çağında en büyük güç, kendi evladını kendi ellerinle bilinçli, güçlü ve adaletli bir insan hâline getirmektir.

Ve unutma zeki insan:
Bir genci kurtarmak bir geleceği kurtarmaktır; bir genci yanlış yetiştirmek ise bir milleti geciktirmektir.

Gürkan KARAÇAM

Gürkan karaçam Adalet
SON DAKİKA HABERLERİ

Gürkan Karaçam Diğer Yazıları