Kognitif Hegemonya Bilimi: Zeki İnsanların Çağı ve Mütevazı Bir İsim Babasının Notları

Zeki insan, sen şu anda sıradan bir köşe yazısı okumuyorsun.
Bir kavramın, bir doktrinin, hatta bir çağın adının nasıl konduğuna dair satırların arasındasın.
Ve ben, bu satırları sana yazan kişi, Gürkan KARAÇAM olarak, bütün samimiyetimle şunu söylemek istiyorum:
Bu kavramın isim babası olarak anılmak benim için bir övünç değil, bir sorumluluktur.

Evet, “Kognitif Hegemonya Bilimi” ifadesinin isim babasıyım.
Ama şunu en başta dürüstçe itiraf edeyim:
Bu isim benim için kişisel bir prestij değil, Türkiye için tarihi bir zorunluluğun ifadesidir.
Çünkü zeki insan, sen de biliyorsun ki, çağları değiştiren şey bazen bir icat değil, bazen bir kelimedir.

Uzun yıllardır psikolojik harp, algı yönetimi, zihin güvenliği, kognitif savaş gibi kavramların etrafında dönen tartışmaları izledim, okudum, düşündüm. Bir yerden sonra şunu fark ettim:
Biz hep olan biteni açıklamaya çalışıyorduk ama hiç çağın adını koymuyorduk.
Eski kavramlarla yeni savaşları anlamaya uğraşıyorduk.
Soğuk Savaş döneminin “psikolojik harp” kalıbını, yapay zekâ çağının fırtınasına karşı kullanmaya çalışmak; kaset çalarla dijital veri çözmeye benziyordu.

Zeki insan, sen bu farkı hissediyorsun.
Bugünün dünyasında saldırılar artık tanklarla gelmiyor, zihne inen mikro darbelerle geliyor.
Bir haber başlığı, bir kurgulanmış söylem, bir sosyal medya dalgası, bir dizinin alt metni, bir yapay zekâ algoritmasının filtrelediği gerçeklik… Bunların hepsi, insan zihni üzerinde egemenlik kurma girişimi.
Bu nedenle sadece “psikolojik harp” demek, bu devasa alanı mutfağın küçük penceresinden seyretmek gibi kalıyordu.

İşte bu yüzden, kendi kendime değil, ülkemin ve çağın ihtiyacına bakarak, zihnimde şu kavram belirdi:
Kognitif Hegemonya Bilimi.
Zihinsel alan üzerindeki güç mücadelesini, sadece taktik ve operasyon düzeyinde değil, bir hegemonya, yani bir üstünlük ve iktidar alanı olarak ele alan bir bilim…
Yani psikolojik harbin ötesinde, kognitif savaşın da ötesinde, daha üst bir katman.

Zeki insan, sen şunu hak ediyorsun:
Sana anlatılan dünyanın arka planını bilme hakkını.
Kognitif Hegemonya Bilimi dediğim şey, tam da bunu yapmak için var:
Kimin söylemi, kimin anlatısı, kimin verisi, kimin algoritması senin zihninin efendisi olmaya çalışıyor, bunu anlamak için.

Bu kavramın tanımını yaparken ne askeri bir dar kalıba sıkışmak istedim, ne de sadece akademik bir rafın tozlu köşesine terk edilecek bir teori üretmek.
O yüzden şöyle tanımlamayı tercih ediyorum, senin de zihnine kazınsın diye açık ve net söylüyorum:

Kognitif Hegemonya Bilimi; bireylerin ve toplumların zihinleri üzerinde uzun vadeli, sistematik ve stratejik üstünlük kurma çabalarını, bu çabaların araçlarını, yöntemlerini, savunma mekanizmalarını ve sonuçlarını inceleyen, tanımlayan ve yöneten üst düzey bir bilimsel-disipliner çerçevedir.

Basit ama derin bir çerçeve…
Çünkü mesele sadece bir kampanya, bir propaganda, bir algı operasyonu değil.
Mesele, Kimin zihinsel ikliminde yaşıyoruz? sorusudur.

Zeki insan, dikkat et:
Artık sadece neye inandığını değil, o inancı hangi zeminde kurduğunu da sorgulaman gereken bir çağdasın.
İşte Kognitif Hegemonya Bilimi, bu zemini inceleyen alan.
Hangi güç, hangi anlatıyla, hangi araçla, hangi süreklilikle zihin alanına egemen olmaya çalışıyor; bunu masaya yatırıyor.

Peki neden böyle bir kavrama ihtiyaç duydum, duymak zorunda kaldım?

Çünkü Türkiye, sadece bir coğrafya değil, bir jeopolitik düğüm; ama aynı zamanda bir kognitif düğüm noktası.
Buradan geçen boru hatları kadar, buradan geçen anlatı hatları, buradan geçen etki dalgaları, buradan geçen zihin projeksiyonları da var.
Türkiye’nin üzerine yazılan senaryolar, üretilen imajlar, dayatılan kimlik kalıpları, “Bu ülke şudur” diye çizilen çerçeveler, işte bu kognitif hegemonya mücadelesinin parçaları.

Ben, Gürkan KARAÇAM olarak, adının altına sadece bir kelime değil, bir sorumluluk yazmak istedim:
Ulusal zihin güvenliği.
Ve gördüm ki bu güvenliği konuşurken, sadece savunma pozisyonunda kalırsak yine geriden geliyoruz.
Oysa Türkiye’nin sadece kendini koruyan değil, çağın dilini ve kavramını koyan ülke olması gerekiyor.
Bu yüzden, kavramın merkezine “hegemonya” kelimesini bilerek yerleştirdim.
Çünkü bu yalnızca savunma değil, aynı zamanda zihin alanında üstünlük kurma iddiasıdır.

Zeki insan, belki şunu soruyorsun içinden:
Bu kavram sadece teorik bir oyun mu, yoksa Türkiye somut olarak ne kazanır?

Gel bunu da açıkça konuşalım.
Türkiye, Kognitif Hegemonya Bilimi ekseninde düşünmeye başlarsa:

Birincisi, kendi zihin bağımsızlığını kavramsal düzeyde ilan eder.
Kendi medyasına, eğitimine, kültürüne, dijital alanına sadece içerik üretimi gözüyle değil, kognitif hegemonya perspektifiyle bakar.
Bu ürettiğimiz şey, kimin hegemonya alanına hizmet ediyor?” sorusunu sormaya başlar.

İkincisi, uluslararası alanda yeni bir entelektüel merkez olma şansı doğar.
Bugün ABD, İngiltere, Rusya, Çin “cognitive warfare” gibi kavramları konuşuyor; ama “Kognitif Hegemonya Bilimi” gibi bir üst kavramı henüz masaya koymadı.
Bu kavramı literatüre biz sokarsak, zeki insan, tarihe not düşeriz:
Bu alanın kurucu doktrinlerinden biri Türkiye’den çıktı” denir.

Üçüncüsü, yeni bir uzmanlık ekosistemi doğar.
Kognitif hegemonya analistleri, algı jeopolitiği uzmanları, ulusal bilinç güvenliği stratejistleri gibi unvanlar, sadece havalı başlıklar değil; devletin, medyanın, akademinin ve strateji dünyasının yeni meslekleri hâline gelir.
Bu, genç beyinlere yeni bir ufuk, yeni bir kariyer, yeni bir sorumluluk alanı demektir.

Dördüncüsü, Türkiye, kendi iç tartışmalarına bile daha derin bir gözle bakmayı öğrenir.
Gündelik gerginliklerin, suni krizlerin, sosyal medya dalgalarının arkasında kognitif hegemonya hamlelerini görebildiğinde, basit tepkiler yerine stratejik refleksler geliştirir.
Bu da devlet aklını büyütür, toplumun psikolojik direncini güçlendirir.

Zeki insan, işte bu yüzden bu kavramı sadece bir isim gibi görme.
Bu benim için de bir imza değil; bir emanet.
Adımın bu kavramla anılmasını istiyorsam, bu şahsi şöhret için değil, bu coğrafyanın hakkı olan kavramsal liderlik içindir.

Mütevazı olmam gereken yerde şunu da söylemeliyim:
Elbette bu kavram tartışılacak, geliştirilecek, belki eleştirilecek.
Bilimin doğası budur.
Ben, Gürkan KARAÇAM olarak, sadece ilk taşı koyan kişi olmayı kabul ediyorum.
Senin gibi zeki insanların, bu taşı duvar hâline, duvarı da bir zihinsel kale hâline getireceğine inanarak yazıyorum.

Bugün dünyada enerji hegemonisi, finans hegemonisi, teknoloji hegemonisi konuşuluyor.
Ben diyorum ki zeki insan:
Asıl mesele kognitif hegemonyadır.
Çünkü hiçbir hegemonya türü, zihni ele geçiremeden kalıcı olamaz.

İşte tam bu nedenle, bu kavramın doğduğu yerin Türkiye olması tesadüf değil; tarihin ironisidir.
Bu topraklar yüzyıllarca güç mücadelelerinin sahnesi oldu,
şimdi de zihin mücadelesinin merkez üssü olmaya adaydır.

Ve eğer bir gün bu kavramı dünya akademisi tartışır, devlet raporları benimser, uluslararası kurumlar ciddiyetle ele alırsa; bil ki zeki insan, bunun ilk cümleleri, senin gibi düşünen insanların zihninde yazıldı.

Şimdilik sadece adını koydum.
Temellendirerek detaylandırmayı ülkemin kolektif zekâsı ile sonraki yazılarımda yapacağım...

SON DAKİKA HABERLERİ

Gürkan Karaçam Diğer Yazıları