İsrail’in son perdesi: Demografi, coğrafya ve zamanın kapanı
İsrail’in Son Perdesi: Demografi, Coğrafya ve Zamanın Kapanı
Bazı devletler vardır ki doğarken ölümlerini de beraberinde getirir. İsrail tam da böyle bir devlettir. Çelikten ordular, nükleer başlıklar, istihbaratın en sofistike yöntemleri bile bazen tarihin akışını değiştirmeye yetmez. Çünkü tarih, bazen tankların paletinden değil, bebeklerin beşiklerinden yazılır.
Bu yüzden İsrail’in sonunu hazırlayan görünmez eller aslında çoktan çalışmaya başlamıştır: demografi, coğrafya, küresel güç dengesi ve iç bölünmeler.
Demografi: Bir Ordudan Daha Güçlü Silah
Bugün İsrail’in etrafını kuşatan en büyük tehdit füze bataryaları değil, doğumhanelerdeki sessiz nüfus artışıdır. Filistinliler her gün yeni bir bebekle dünyaya merhaba derken, İsrail’in Yahudi nüfusu hızla yaşlanıyor.
2040’tan itibaren Yahudi nüfus sayısal olarak azınlığa düşme tehlikesiyle karşı karşıya. Bu, Yahudi devlet kimliğinin kalbine saplanmış bir hançer demek.
“Tankın gölgesi kısa ömürlüdür, beşiğin gölgesi ise nesiller boyu uzar.”
Coğrafyanın Laneti
Haritalara bakınca çıplak gerçek kendini gösterir: İsrail bir dev değil, incecik bir koridor devletidir. En geniş yeri sadece 85 km… Bir tank taburu bir günde, bir füze dakikalar içinde bu mesafeyi kat eder.
Tel Aviv’den Hayfa’ya, Kudüs’ten Aşkelon’a kadar tüm şehirler, Hizbullah’ın ve Hamas’ın roketlerinin menzilinde, Türkiye için ise İsrail küçük bir lokma, öyle ki çiğnemesine bile gerek yok.
“Coğrafya, devleti sınav yapan bir öğretmendir; İsrail bu sınavda hep en zor sorularla karşı karşıya kalacak.”
ABD’nin Desteği: Sonsuz Değil
İsrail’in bugüne kadarki en büyük gücü ne ordusu ne de Mossad’dır; asıl güç, ABD ve Batı’nın koşulsuz desteğidir.
Ama dünya değişiyor. Amerika artık küresel jandarma rolünü sürdüremiyor. Avrupa’da İsrail karşıtlığı yükseliyor. Çin ve Rusya ekseni, Arap dünyasına ve İran’a yatırım yapıyor.
Günün birinde ABD’nin gücü zayıfladığında İsrail, çölde tek başına kalacak ki bu çok da uzak değil.
“Kimin gölgesinde büyürsen, onun çekildiği gün kavrulmaya mahkûmsun.”
İçerideki Çatlaklar
İsrail dışarıdan bakıldığında yekpare gibi görünebilir. Ama perde arkasında laik – dindar, Aşkenaz – Sefarad, sağ – sol ayrışması ülkeyi içten içe kemiriyor.
Netanyahu’nun otoriterleşmesi ve pervasız uyguladığı soykırım, İsrail’i Batı’daki demokratik vitrininden de kopardı. Yarın bir gün İsrail’in kendi içinde bir siyasi iç çatışmaya sürüklenmesi şaşırtıcı olmaz.
“Devletleri yıkan bazen düşman ordusu değil, birbirine düşman evlatlarıdır.”
Direniş Ekseni: Asimetrik Kapan
İran, Hizbullah, Hamas, Husiler ve diğer direniş hareketleri İsrail’i askeri olarak kuşatmış durumda.
Bu hareketlerin gücü, devletlerden gelmiyor; halklardan geliyor. Ve halk tabanlı bir hareketi yok etmek mümkün değil. İsrail kendisini sürekli savaş içinde yaşamak zorunda bıraktıkça, içerideki ekonomik ve sosyal dengeleri çökecek.
“Orduların tüfekleri paslanır, halkın öfkesi ise her gün tazelenir.”
Büyük Son Senaryosu
İsrail’in sonu bir günde gelmeyecek. Ama adım adım, sessizce ilerleyen bir tarih kapanı var:
- Demografi Yahudi devlet kimliğini eritiyor.
- Coğrafya İsrail’i savunmasız kılıyor.
- ABD’nin gücü azalıyor, İsrail yalnızlaşıyor.
- İçerideki bölünmeler devleti zayıflatıyor.
- Direniş hattı sürekli kan kaybettiriyor.
Sonunda İsrail ya köklü bir dönüşüme zorlanacak (Arap ve Yahudilerin birlikte yaşadığı tek devlet modeli) ya da tarihin tozlu raflarında bir kez daha dağılmış Yahudilerin hikâyesi yazılacak.
Son Söz
İsrail bugün hâlâ güçlü görünebilir. Ama unutmamak gerekir ki güç, zamana karşı koyamaz.
Demografi, coğrafya, tarih ve halkların iradesi birleştiğinde en sofistike silahlar bile çaresiz kalır.
“İsrail’i yıkacak olan tanklar değil; zamanın sabrı, halkların direnci ve tarihin değişmeyen terazisidir.”
Gürkan Karaçam