Hayalin gölgesi değil, hakikatin ışığı: Tarihi ortaklıklar teşkilatı
Tarih, bazen bize cazip görünen hayaller sunar. Parlaklığı göz kamaştırır, hatırası gurur verir, ama o hayali bugünün gerçekliğine taşımaya çalıştığınızda elinizden kayıp gider.
Tarih, bazen bize cazip görünen hayaller sunar. Parlaklığı göz kamaştırır, hatırası gurur verir, ama o hayali bugünün gerçekliğine taşımaya çalıştığınızda elinizden kayıp gider. “Osmanlı Milletler Topluluğu” fikri tam da böyle bir hayaldir. Güzel, nostaljik ve duygusal… Fakat reel politiğin sert rüzgârlarında imkânsız.
Bunun en büyük sebebi, Batı’nın ve İsrail’in zihinlerde ustalıkla işlediği psikolojik harp tuzağıdır. Onlar, Osmanlı’yı sistematik şekilde “emperyal” olarak kodladılar. Yüzyıllarca farklı milletlere adaletle hükmeden bir devleti, “işgalci” etiketine mahkûm ettiler. Bu algı, sadece Batılıların kitaplarında değil; İslam coğrafyasının yorgun halklarının bilinçaltında da iz bıraktı.
Bugün bir Türk lideri çıkıp “Osmanlı Milletler Topluluğu” dese, daha ilk anda şu fısıltılar yükselecektir:
“Türkiye eski günlerine dönmek istiyor… Yine bizi sömürmeye geliyor…”
Kukla İktidarların Gölgeleri
İslam dünyasında halkın iradesiyle değil, küresel güçlerin onayıyla ayakta duran birçok lider vardır. Onlar, kendi milletlerini değil; Londra’nın, Washington’un ya da Tel Aviv’in çıkarlarını korur. Böylesi bir ortamda Osmanlı vurgusu, yabancı servislerin propaganda malzemesi olmaktan öteye geçemez.
Türkiye’nin ulusal güvenliği, bu nedenle duygusal hayaller ile değil; stratejik akıl üzerine inşa edilmelidir. Zira algıların belirlediği bir arenada, en doğru fikir bile yanlış anlaşılmaya mahkûmdur.
Tarihi Ortaklıklar Teşkilatı: Uygulanabilir Bir Vizyon
Osmanlı Milletler Topluluğu imkânsızdır; fakat Tarihi Ortaklıklar Teşkilatımümkündür. Hem de sadece mümkün değil, zaruridir. Çünkü bu kavramın içinde hiyerarşi değil eşitlik, tahakküm değil kardeşlik, sömürü değil ortaklık vardır.
Bu teşkilat, geçmişin ortak hatıralarını geleceğin ortak hedeflerine dönüştürmenin kurumsal zeminiolabilir. Balkanlardan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Kafkasya’ya kadar uzanan coğrafyada bu çağrı bir imparatorluk fısıltısı değil, bir dayanışma sözleşmesi olacaktır.
Hangi Yöntemlerle Kurulmalı?
Bir vizyonun güçlü olması yetmez; uygulanabilir olması da gerekir. Tarihi Ortaklıklar Teşkilatı, şu yol ve yöntemlerle hayata geçirilebilir:
1. Kültürel ve Akademik Ortaklıklar:
İlk adım, siyasetten değil kültürden gelmelidir. Ortak tarih, edebiyat, sanat ve bilim çalışmaları üzerinden akademik birliktelikler kurulmalı; üniversiteler arası konsorsiyumlar ve gençlik değişim programları ile halklar arasında gönül köprüleri inşa edilmelidir.
2. Ekonomi ve Ticaret Ağları:
Ortak gümrük anlaşmaları, serbest ticaret bölgeleri ve enerji koridorları üzerinden ekonomik bağımlılık değil, ekonomik dayanışma sağlanmalıdır. “Kazan-kazan” modeli, güveni pekiştirir.
3. Savunma ve Güvenlik İşbirliği:
Terörle mücadele, sınır güvenliği ve istihbarat paylaşımı çerçevesinde ortak güvenlik platformları oluşturulmalıdır. Bu platform, hiçbir ülkenin diğerine tahakküm kurmadığı eşit bir güvenlik şemsiyesi olmalıdır.
4. Teknoloji ve Bilim İttifakı:
Yapay zekâ, uzay çalışmaları, biyoteknoloji gibi alanlarda ortak fonlar ve araştırma merkezleri kurulmalı; genç nesiller ortak geleceğe ortak projelerle hazırlanmalıdır.
5. Ortak Değerler Bildirgesi:
Teşkilatın kalbi, eşitlik ve kardeşlik vurgusunu taşıyan bir bildirgeyle atmalıdır. Bu bildirge, üyelerin “tarihi ortaklık” esasına dayalı eşit paydaşlar olduğunu açıkça beyan etmelidir.
Psikolojik Harbin Aşılması
Tarihi Ortaklıklar Teşkilatı, yalnızca ekonomik ya da siyasi bir proje değil; aynı zamanda bir psikolojik harp karşı hamlesidir. Çünkü “ortaklık” kavramı, toplumsal hafızada tehdit değil, dostluk çağrıştırır. Böylece Batı’nın “Türkiye emperyal hayaller kuruyor” söylemi boşa düşer.
Özetle!
“Geçmişin gölgesinde birleşmek hayal, ortak değerlerde birleşmek ise hakikattir.”
Sonuç: Hayalin Gölgesi, Hakikatin Işığı
Osmanlı Milletler Topluluğu, tarihi bir nostalji olarak hafızalarda kalacaktır. Ama geleceğin inşası, nostaljilerle değil, gerçeklerle olur. Tarihi Ortaklıklar Teşkilatı bu gerçeğin en güçlü adımdır.
Bu teşkilat sayesinde Türkiye, sadece kendi güvenliğini değil; aynı zamanda dost ve kardeş ülkelerin güvenliğini, ekonomik kalkınmasını ve kültürel özgüvenini de destekleyebilir.
Ve unutulmamalıdır!
“İmparatorlukların ömrü rüzgârın yönü kadardır; ortaklıkların ömrü ise halkların iradesi kadardır.”